Soner Yalçın ve sahibi olduğu Oda TV iki gündür özür dilemekle meşgul. Ancak dile getiriliş biçimleri itibarıyla özür kabahatten büyük duruyor.
Sözü uzatmaya gerek yok, şöyle diyor Yalçın: "Evet
İklim Bayraktar, bana söyledi; önce telefonda, sonra
Ankara'da, Yurdakul çiftiyle
akşam yemeği yerken yanımıza geldi; anlattı yaşadıklarını, hatta bir ara espri dahi yaptık, güldük. Ne bileyim, belki bizim saflığımız, hiç üzerinde durmadık." Bilmeseniz Kemalettin Tuğcu'yla muhatap olduğunuzu sanırsınız. Soner Yalçın, öldürülen MİT
Müsteşar Yardımcısı Hiram Abas, öldürülen
Kürt işadamı Behçet Cantürk, JİTEM'i deşifre etmesini canıyla ödeyen
Cem Ersever ve bilumum esrarengiz kişi ve olayla ilgili tuğla kalınlığında kitap yazan
arkadaş değil miydi? 'Saflığına gelip' üzerinde durmayışına mı yanalım, espri yapıp güldüğüne mi? Konu en saf insanlara bile acı
fren yaptıracak cinsten, hele bir de espri yapıp gülmek... Yalçın, 'yaşadıklarını anlattı' diyor. Demek ki inanıyor muhabirinin sözlerine. O zaman şimdiki özrü boşluğa düşüyor ve 'Niye gereğini yapmadın?' sorusu gündeme geliyor. Yok muhabire inanmadıysan hem kovarsın hem de muhatapları
komploya karşı uyarırsın.
"Baykal'la yaptığım görüşmelerde dile bile getirmedim. Gerçi ne diyecektim? Zaten
kaset komplosuyla 45 yıllık siyasi hayatının en iğrenç olayını yaşamış bir siyasi lidere ne diyebilirsiniz? Böylesine ağır bir iddiayı nasıl kolayca konuşabilirsiniz?" Tam tersine Deniz Baykal'ın zaten komploya
kurban gitmiş bir siyasetçi olduğunu düşünüyorsanız, yeniden aynı delikten ısırılmasın diye evleviyetle uyarmanız gerekmez mi?
Soner Yalçın,
Nazlı Ilıcak'tan özür dilerken de benzer hatalara düşüyor. "20 yıl önce ajandama yazdığım özel notlarım bugün medyaya
servis ediliyor. Bir köşede unuttuğum,
genç muhabirlik dönemimden kalan ajandamdaki notlar bel altı savaşına malzeme yapılıyor. Ilıcak, yazıyor; 'Yalçın beni hep fişledi!' Ne diyeyim şimdi buna? Kızmakta haklı... Siz istediğiniz kadar 'hangi gazeteci, hangi gazetecinin dedikodusunu yapmaz' deyin. Bunun önemi yok artık." Benzer ifadeler
site adına yapılan 'yarı resmi' açıklamada da var. "Kuşkusuz Nazlı Ilıcak, sorulan sorulara gülüp geçerek 'her gazeteci bu tür notları tutar' diyecektir.
Gazeteci gazetecinin kurdu olduğunu bilmez mi?" Nasıl yani! Siz en aşağılık iftirayı, gülünüp geçilecek basit gazeteci dedikodusu olarak yutturmaya çalışıyorsunuz.
Yalçın, bir noktada baltayı feci şekilde taşa vuruyor. "Bu nasıl insanlık? Evimdeki özel yazılarımdan kime ne? 'Menderes'in kasasından kadın külotu çıkmasını' haber yapanlara
muhalif olanlar, şimdi aynı tezgâhın piyonu rolündedirler. Yazık."
Yassıada yargılamalarının, kadın külotu saçmalıklarına karşı çıkan bir isim söyleyin deseniz aklıma ilk Nazlı Ilıcak gelir. Babasının da yargılandığı sözde
mahkeme ile
kan davası vardır. Yalçın, özür diliyormuş gibi yaparak piyon suçlamasında bulunuyor.
Oda TV adına yapılan açıklama da bir tuhaf. Metin imzasız ve olay muhabir Bayraktar'ı işe alan Ankara Temsilcisi Mümtaz
İdil'in etraflı bir açıklama yapacağını duyuruyor. Ancak ifadeler farkına varılmadan İdil'in ağzından veriliyor. Üç beş yıllık geçmişi olan site için kırk yıllık geçmişten bahsediliyor. "Kırk yıldır Oda TV'deki arkadaşlarımızla birlikte Ankara'da da bir ekibimiz var. Bahsi geçen siyasi liderlerle bu kırk yıl içinde bizim görüşmediğimiz çoklukta görüşmeyi, hanımefendi birkaç ayda başarmış. Arkadaşımızın birkaç ay içinde bu kadar yoğun uçuşunu, 'sakın ha gizli kapalı örgütlü bir şey olduğunu asla ima etmiyoruz' saflığıyla ve şimdilik psikolojiyle açıklamaya çalışıyoruz. Mümtaz İdil ağbimiz, şüpheniz olmasın, arkadaşımızın şahsi kimliğini de itinalı cümleleriyle sakınan bir açıklamasını mutlaka yayınlayacağız." Bu, herhalde Bayraktar'a yapılan bir 'dur' ihtarı.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na özel ulak olarak gönderilen muhabirle ilgili ifadeler tatmin edicilikten uzak.
Yerim bitti ama sormadan edemeyeceğim: Kılıçdaroğlu, Baykal'ı arayıp komplo için neden uyarmamış? a) Komploya düşsün istemiş. b) Taciz ihtimalini daha güçlü görmüş. c) Komplo tevili olaylar sarpa sardıktan sonra aklına gelmiş.