Carpinteri, Brusco, Martino, Domenichini, Goggiolo...
Bunlar İtalya'da P-2 Mason Locası skandalında
teknik takibe alınan ve savcılıkça soruşturulan bazı
gazetecilerin isimleri.
İtalyan savcısının soruşturduğu şüpheliler arasında meşhur Corriere della Sera'nın yayıncısı ve editörleri de vardı.
Mason üstadı Lucio Gelli'nin başkanlığındaki P-2, İtalya'nın en etkili gazetesi olan Corriere della Sera'nın tüm kontrolünü ele geçirmişti.
La Unita, Paese Sera, La Republica ve L'Espresso gibi sağduyulu gazete ve dergiler, işlenen birçok suçu
gündeme taşımıştı.
Ama bizdeki "
Basın özgürlüğü elden gitti, artık ben de korkuyorum" yaygaraları yapılmamıştı orada.
İllegal çetelere payanda olanlar ve seçilmiş iktidarı illegal yollardan değiştirme gayreti içinde olanlar korkar ve kaygılanır.
Basın özgürlüğü özellikle basının üzerinde bir
baskı olmamasıyla ilgilidir.
Basın faaliyetinin dolaylı olarak illegal gruplara peşkeş çekilmesine izin vermez. Yani
basın özgürlüğü 'dolaylı
terörizm'i korumaz.
Anayasa'nın 26, 27 ve 28. maddeleri açık.
Basın özgürlüğü yazılı ve görsel çetecilik ve terör özgürlüğü değil. ABD anayasasının mimarlarından James Wilson'ın teşhisinde saklıdır esrar:
"Basın özgürlüğünden kastedilen şey, buna bir baskının olmaması gereğidir, fakat her yazar hükümetin güvenliği ya da kişinin güvenliği, karakteri ve malına saldırıldığında sorumludur."
Önemli olan gazetecinin kulağına yazması ve yapması gerekenleri illegal bir aktörün fısıldamamış olması.
Nedim Şener'in gözaltına alınması veya tutuklanması, "
Ergenekon Nedim Şener mi" diye karşılanmaz.
Bilmediğimiz bir şeyler mi var diye yorumlanır.
İstihbarat servisi veya savcı değilsiniz. Mahkeme hiç değilsiniz.
Hanefi
Avcı tutuklandığında 'Haliçteki Simonlar' kitabını ve cemaati adres gösterenler, Avcı'nın Devrimci Karargâh'la ilişkilerini görünce afalladılar.
"
Hanefi Avcı'nın kitabı ne durumda, Nedim'i sıkıştırın hızlandırsın", "Nedim'in
emniyet bağlantıları önemli, Nedim ile Hanefi'nin Dink konusundaki görüş ayrılıkları gündem yapılmamalı", Şık-Sabri
Kitap başlıklı notta "Nedim
Ahmet Şık'la görüşsün" şeklinde Oda'da bulunan notlar soruşturulmayacak mı?
PKK'yı zayıflatacak yayınların yapılmaması isteniyorsa sebebi soruşturulmayacak mı?
Em. İstihbarat Dairesi eski Başkanı Sabri Uzun'un yazacağı iddia edilen kitabın
taslak halinde Oda'dan çıkması siyasetin organize bir şekilde illegal yollardan manipülasyonu kuşkusunu doğurmuyor mu?
Tüm bunlar illegal bir örgütün telkinleriyle yapılıyorsa tutuklama sebeplerinin oluştuğu vahim bir görüntüdür.
Herhangi bir kitap ve yayın, illegal bir örgütün telkinleriyle ve talimatlarıyla yazılırsa kuşkusuz terör faaliyetidir.
Artık iş
özgür basın faaliyetinden terör örgütünün amacına dönüşmüştür.
DHKP/C, TKP/ML, PKK,
MLKP, İBDA/C gibi illegal örgütlerin yayınları neden basın özgürlüğü çerçevesinde değerlendirilmiyor?
Sabırları yok ya.
Her şeyi
mahkemeden hatta savcılardan da önce onların bilmesi ve ikna olmaları gerekiyor ya.
Objektif gazetecilik sabretmeyi ve adli soruşturmanın sonucunu beklemeyi gerektirir.
Şimdi de Nedim Şener'in kitabını ve Ahmet Şık'ın yayınlanmamış bir kitabını adres gösterip, basın özgürlüğü diyorlar.
İllegal bir örgütün telkin ve tavsiyeleri istikametinde hazırlanan kitap ve yayınlanmasa bile mevcut müsveddelerin hepsi örgütsel doküman sayılır.
Liberalliği ve demokratlığı Nedim Şener'e kadar olanlar da katıldı bu talihsiz kervana.
Org. Büyükanıt'ın 'iyi çocuklar' türküsünü terennüm ediyorlar.
Ahmet Şık ise Ergenekon operasyonunu bulandırmak için öne sürülen en manipülatif isim.
Demokrat mahallenin çocuğu olarak takdim ediliyor ama değil.
Yazı ve kitaplarına bakıldığında savcılara ve davaya örtülü vuruşlar yaptığı görülüyor.
Kontrgerilla ve Ergenekon'u Anlama Kılavuzu isimli kitabının arka kapağını okuyun yeter.
Soner Yalçın da derinlerle ilgili kitaplar yazdı.
Derinlerle ilgili kitap yazmak
beraat ilamı değildir.
Odatv dalgasının basın özgürlüğüyle hiçbir ilgisi yoktur.
Genelkurmay medyasının yaylım ateşiyle
mağdur edilen savcılar, şimdi de medya genelkurmayı'yla karşılaştı.
Liberal bazı gazeteciler, Nedim Şener'in gözaltına alınmasıyla AK Parti'nin de zor durumda kaldığını, tutuklanırsa durumun daha da kötü olacağını yazıp söylüyorlar.
Yani soruşturmanın siyasal olduğu ön kabulüyle savcının siyasal dengeleri gözetmesini istiyorlar.
İşte bu kaygıları dikkate almadığı için savcıdır o.
Medya generallerini umursamaz.
Medya perspektifiyle
Ergenekon soruşturması yürütülmez efendiler!