Oda TV ve
Soner Yalçın operasyonuyla başlayan son dalga medyayı ön plana çıkarttı ama aslında bu dalgayı önemli kılan son 20 yılın en gizemli ismi, MİT mensubu
Kaşif Kozinoğlu'ydu.
Türkiye'de neredeyse her
seçim ve
referandum öncesi iktidara karşı harekete geçen bir
Ergenekoncu yapı olduğunu biliyoruz. Bu yapı, askerden
sivil toplum örgütlerine, siyasetten medyaya her alanda hâlâ canlı ve hâlâ pervasız bir biçimde hayata müdahale ediyor ve 2011 seçimlerini kaybedilmemesi gereken bir seçim olarak görüyor. Bu nedenle tıpkı
Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi yaptıkları gibi, bu seçim öncesi de uyuyan unsurlarını harekete geçiriyor.
Bir anlamda "son atak" olarak bakılıyor 2011 seçimlerine...
İrtica ile Mücadele
Eylem Planı,
Kafes Eylem Planı açığa çıkınca yöntem değiştirildi ve
ilk adım,
Mayıs 2010'da
Baykal operasyonuyla atıldı.
Ordu içinde de, medya içinde de yeni yöntemler yeni yollar devreye sokuldu.
Oda TV belgeleri arasında MİT'ten gelen belgelerin çıkması, Deniz Baykal'la ilgili tehditlerin yer alması işin içinde nasıl bir "derin yapı" olduğunu gösteriyor.
Kaşif Kozinoğlu adı bu bilgiler ışığında anlam kazanıyor. Özel bilgiler,
gizli belgeler verildiği iddialar arasında. MİT gibi bir kurumun içinden dışarı bilgiler sızması hiç de şaşırtıcı değil. 2009 başlarında
Taraf için Neşe Düzel'le yaptığımız söyleşide şu tespiti yapmıştım:
"MİT, Ergenekoncu olanlarla olmayanlar diye ikiye ayrıldı. MİT'te hâlâ çok sert bir Ergenekoncu kanat var. Geçmişte
Susurluk'u yaratmıştı bu unsurlar. Ergenekon sürecinde bunların da üzerine gidilecek."
Oda TV'nin bana saldırıları da bu tespitin ardından başlamıştı.
Geçmişte MİT'te etkili olan Kaşifoğlu adını ise Susurluk sürecine giden günlerde duymuştum. Özellikle
Azerbaycan,
Almanya ve
Afganistan bağlantılı olaylarda adı hep ön plandaydı. Türkiye içindeyse yeraltı dünyasıyla ilişkileri nedeniyle biliniyordu. Sadece Alaattin Çakıcı'yla değil, birçoğuyla yakın ilişki içindeydi.
Yurtdışında olduğu için gözaltına alınamayan Kozinoğlu, kamuoyunda daha çok eski
Yargıtay Başkanı Eraslan Özkaya ile Alaattin Çakıcı'nın
davası için yaptığı görüşmeyle tanıdı. O konuşmalar, bir MİT mensubuyla
mafya ve yargı arasındaki karanlık ve karmaşık ilişkileri gözler önüne seriyordu.
Ama bu ilişki Kaşifoğlu'nu anlatmaya yetmiyor. Çok daha derin ve geniş bir ilişkiler ağı olduğu kesin.
Bu yüzden sadece bugün ve yarın neler olacağını değil, dün neler olduğunu da en çok bilen isimlerden biri. Bu yüzden ifade vermeye geldiğinde eminim savcılar sadece bugünü değil dünü de soracaklar. Örneğin 90'lı yıllarda "devlet politikası" olarak nitelenen
faili meçhul cinayetler, cezaevlerinden çıkartılıp cinayet işletilen mahkûmlar ve tefeci
cinayetleri... Bu sorular hep karanlıkta mı kalacak?
MİT'in gizemli ismi Kaşif Kozinoğlu'nun adı Susurluk'tan sonra Ergenekon dava süreciyle de ilişkiliyse -ki iddialar onu gösteriyor- ilginç gelişmelere hazır olmalıyız.
Konut Bakanlığı ihtiyacı
İki gündür
İstanbul önemli bir etkinliğe ev sahipliği yapıyor...
TOKİ'nin öncülüğünü yaptığı bu etkinliğin konusu "
kentsel dönüşüm ve sosyal konut"...
Türkiye, 1950'lerde başlayan şehirlere göç nedeniyle konut meselesini doğru dürüst yönetemedi.
Ve şehirler gecekondularla kuşatıldı, ortaya ucube kentler çıktı.
Bu durum Özal'dan sonra biraz değişmeye başladı ama asıl köklü değişim son 8 yılda TOKİ'nin devreye girmesiyle yaşandı.
TOKİ, bugüne kadar 81 ilde toplam 500 bin konut projesi üretti.
2023 hedefi de 500 bin...
Dün gecekonduları tartışan Türkiye, artık bu başarıyı hem de
İngiltere, ABD,
Meksika,
Güney Kore ve
Japonya gibi ülkelerle masaya yatırıp tartışıyor.
Bu gelişme konut sektöründe Türkiye'nin geldiği noktayı gösteriyor.
Şimdi bunun bir adım ileri götürülmesi gerekiyor.
Bunun için de yapılması gereken tek şey "Kentsel dönüşüm ve sosyal konut" politikalarının ortak bir merkezden yönetilmesi...
Kısaca önümüzdeki dönem Konut ve Kentsel Dönüşüm Bakanlığı'nın kurulması hiç de şaşırtıcı olmaz...