Amerikalı Best Buy'ın başarısız olup Türkiye'den çıkacağını açıklaması üzerine en önemli rakibi Alman Medi Markt "Biz müşterilerimize bay bay demiyoruz" başlıklı ilan verdi ve Best Buy ile alay etti. Hatta bir de "Best Buy'dan aldığınız ürünlere de garanti veriyoruz" diye Best Buy'ı aşağıladı! Bu davranış çok yanlış ve Türkiye'nin kültürel kodlarına uygun değil! Burası Almanya değil Media Markt! Türkiye'de düşene vuran sevilmez, ölünün arkasından da konuşulmaz, sevinç çığlıkları atılmaz. Hıncal Uluç sana kötü örnek olmuş olabilir ama sen yine de Hıncal Uluç'un "Su testisi" örneğinin genellenebilir bir örnek olduğunu sanma... Yaptığın bu düşüncesiz reklam çoğunluğun gözünden kaçtığı için de dua et! Kaçmasaydı kesinlikle bir yanıt alırdın. Aynı bu yazıda aldığın gibi! Akıllı ol! Burcu sarılık olmuş uzaylı gibi Tivibu'nun Burcu Esmersoy'lu reklamını sorunlu buluyorum. Bir kere Burcu Esmersoy sarılık hastası uzaylı gibi yer almış reklamda. Niye böyle bir şey yapılmış o belli değil. İkincisi kullanılan ünlülerin neyi niye söyledikleri belli değil. Üstelik bu özellik Digitürk'te de var. Digitürk pahalı diyorsanız bugünün gençleri için bu dizileri indirmek işten bile değil. Yani reklamın ne söyleyeceği hem de nasıl söyleyeceği karman çorman bir hal almış. Tivibu bu reklamdan daha iyisini hak ediyor. Avea'da öykü samimi değil Sevmediğim ve yanlış bulduğum reklam Yavuz Seçkin ve Azar Akın'ın oynadığı Avea reklamı. Sonunda Avea da Vodafone gibi Turkcell'le "Ben de çekiyorum" rekabetine girdi. Ancak sunulan öykü hiç inandırıcı değil. Azra Akın bir hafta telefon ekranına bakmadı mı yani! Hem de bulunulan ortam öyle çekim güçlüğü yaşanacak bir ortam da değil. Alt tarafı spor salonu. Azra Akın öyle telefonunun çekmeyeceği nereye gidebilir ki? Avea ikincisini çekmeden önce bu yaratıcı stratejiyi gözden geçirse çok iyi olur. Rekabet Kurumu bu işte hatalı Rekabet Kurumu'nun promosyon soruşturması nedeniyle büyük bankacılık markalarımızı düşürdüğü durum komik. Herkesin bildiği bir şey için böyle bir soruşturma açılıp da koca koca bankaları zan altında bırakmak, Türkiye'nin gözbebeği banka genel müdürlerini Ergenekon üyesi gibi uluorta sorgulamak gerçekten trajikomik bir uygulama. Maaş promosyonu onlarca yıldır sürüyor ve burada sorgulanması gereken de devletin bu işi yıllardır niye düzenlemediği. Devlet isterse biraz geriye gider bu yoldan avantaj sağlayan genel müdürlere, başkanlara, rektörlere kolayca ulaşabilir. Rekabet Kurulu Başkanı'nın da yapması gereken BDDK Başkanı'nı arayıp bu konuyu araştırmasını rica etmek, olayın boyutlarını görmek ve bir düzenleme getirmesini istemekti. BDDK da büyük olasılıkla hükümetle istişare eder kamu kuruşlarında maaş karşılığı promosyon uygulamasını kesinlikle yasaklar, özel maaş promosyonlarını düzenlerdi. Olması gereken buydu. Özeti doğru düzenlenmeyen bir uygulamanın Rekabet Kanunu'na aykırı olduğunu ileri sürüp ortalığı karıştırmak Rekabet Kurumu'na yakışmadı. Bu işin cezası mezası da olmaz. Doğru dürüst düzenleme yaparlar olur biter. Haksız mıyım? Reklametre (26 Şubat-5 Mart) TV İlk Beş 1.Kararsız sevgili (Fiat Punto Evo) 2.Koy bakayım şuraya (Vodafone Facebook) 3.Transformers İstanbul'da (Vestel) 4. Kıskanç kadın (Renault Latitude) 5.Horon (TS Bonus) Gazete İlk Beş 1.İstanbul Sapphire (Kiler GYO) 2.Ala (Yeni Rakı) 3.Gilette (Fusion) 4. Ottamare (Sinpaş) 5. Rengarenk (Yeni Opel Corsa) İnternet İlk Beş 1) HillSide-Holoponic RainForest (www.sandaspa.com) 2) gnçtrkcll-Bumu Bumu (bumubumu.gnctrkcll.com) 3) TeknoSa-Bir Çiçek Ekle (Facebook) 4) The Body Shop-Soru Cevap (Facebook) 5) Prima-Unicef (Facebook) Özgür Karaçak'tan İnternet'ten Özgürce Adam haklı beyler Süper Lig'in canlı yayın haklarını yıllık 321 milyon dolara Digitürk'ün aldığını sanıyorum hepimiz hatırlıyoruz. Yazarken kolay ama okurken insanın boğazını bile tahriş edebilecek bu rakamı son günlerde gelişen olaylar üzerine tekrar hatırlatmak istedim. Sanırım dikkatinizi çekmiştir. Google+' class='textetiket' title='Google haberleri'>Google'ın blog altyapısı hizmeti sunduğu Blogger.com kapatıldı. Bu sebeple Türkiye'de birçok popüler blog yazarı ve takipçisi sıkıntılı günler yaşamaya başladı. Buna dikkat çekmek için de "Bloguma Dokunma" isimli bir hareket başlattılar. Bu hareketin hedefinde yer alan şirket de Digitürk. Şimdi "Digitürk bu işe nasıl bulaştı" demeyin, anlatacağım. Digitürk ekipleri Lig TV yayınlarını kaçak yayınlayan 2 adet blog tespit ediyorlar. Bu blogların kapatılması için Google'a başvuruyorlar. Google konuyu dikkate almayarak firmaya cevap bile dönmüyor. Firma tek çare olarak mahkemeye başvuruyor. Mahkeme, bu blogların kapatılmasına hükmediyor. Fakat Google'ın alt yapısı sebebiyle bu iki blogu kapatırken Google'ın birçok hizmeti sıkıntıya giriyor. Ve sonuç olarak Blogger.com hizmeti tamamen kapanıyor. Bu hizmeti kullanan arkadaşlar da bir araya gelerek pis Digitürk, iğrenç Digitürk, yasakçı Digitürk diye ortalığı birbirine katıyorlar. Neden? Çünkü sadece 2 blogun pisliğinin ceremesini herkese çektiriyorlarmış. Konuyu Google ile halletmeleri lazımmış. İyi de Digitürk ne yapsın? Google tenezzül edip cevap bile dönmüyor. Google'ı da bu sebeple dava ediyorlar ama biliyorlar ki süreç uzayacak. Ve 2 blogu durdurmak için mahkemeye başvurmak zorunda kalıyorlar. Kimse kusura bakmasın, inci sözlükçülerin dediği gibi "Adam haklı beyler!" Yıllığına 321 milyon dolar para sayıp, Süper Lig'i Avrupa'nın en değerli ligleri sıralamasına sokacağım, sonra birileri benim yayınımı kaçak verecek ben de oturup hiçbir şey söylemeden seyredeceğim. Öyle yağma yok. Bu konuda 3 tane "keşke" dediğim nokta var; 1) Teknik durumların konuyu bu noktaya getireceği belliydi. Digitürk baştan bu krizin önüne geçecek bir açıklama yapsaydı. 2) Blog yazarı ve takipçisi arkadaşlar Blogger.com hizmetine sahip çıktıkları kadar "Digitürk" ve kendi ülkelerine yaratılan değere sahip çıksalardı. Ve Google'a da kafa tutmayı akıllarına getirselerdi. 3) Google Türkiye ofisi bir kez olsun, doğan bir krizde aktif rol oynasaydı. Sonuç: Dünya keşkelerle dönmüyor...