İlk kez 14
Aralık 2009 tarihinde kamuya yansıyan ve önceki gün yeniden gündeme gelen bir haberin içeriğinden dolayı. Haber ne mi?
Türkiye’de ilk kez
Ermeni asıllı bir
Türk vatandaşının devlet kadrosuna atanması.
Avrupa Birliği Genel Sekreterliği’nin 2009’da açtığı uzmanlık sınavını kazanan ardından mülakatı da başarıyla tamamlayan Leo Süren Halepli’nin ataması sınavı kazanamayan bir vatandaşın “itirazı”na takılmıştı.
Danıştay, İdari Mahkeme’nin almış olduğu yürütmeyi durdurma kararını bozunca, Halepli’nin önünde bir engel kalmamış...
Leo Süren 2009’da ilk sayfalara haber olmuştu, şimdi de oldu.
***
“Leo Süren
bütçesi” başlıklı 15 Aralık 2009 tarihli yazımda şöyle yazıyordum:
“Leo Süren kim?
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı...
Madem vatandaş; herhangi bir vatandaşlık hakkını kullanmasının haber değeri var mı?
Türkiye’de var, çünkü Leo Süren Ermeni kökenli Türk vatandaşı...
Dehşete düşürücü ama maalesef bu nedenle
Avrupa Birliği Genel Sekreterliği uzmanlık sınavını kazanması ilk sayfa haberi oluyor.
Demek ki ‘vatandaşlık’ kesmiyor.
Aranan başka ‘vasıflar’ var... Türk olacaksın,
Müslüman olacaksın,
Sünni olacaksın...
2009 yılında henüz ‘vatandaş’ kavramına ve ‘vatandaşlık hukukuna’ gelemeyen bir
ülke belini doğrultabilir mi?
Doğrultamaz.
Kürt açılımı,
Alevi açılımı, Roman açılımı, Ermeni açılımı...
Neden bunca açılım?
Çünkü Cumhuriyet’in 86. yıldönümünde pek çok kimse vatandaş olmasına rağmen vatandaş değil. Düşünün ki, 1926’da çıkan Memurin Kanunu, gayrimüslimlerin devlet organlarında görev almasını fiilen imkânsız hale getiriyordu.
Demek ki önce ‘vatandaşlık’ açılımına gerek var.
***
Durmuş oturmuş bir hukuk...
Durmuş oturmuş bir vatandaşlık anlayışı olsa, bugünkü bütçe görüşmeleri
tavan yapacak, herkes verdiği
verginin nerelerde ve nasıl harcandığının peşine düşecekti.
Adalete...
Sağlığa...
Savunmaya...
Eğitime ayrılan paraları yeryüzü ile kıyaslayacak, parasını verdiği hizmetin kalitesini sorgulayacaktı.
Asker maaşı ile eğitmen maaşlarını kıyaslayacaktı...
Ama nafile...
Türkiye’de elli milyona yakın ‘
seçmen’ var ama gerçekten vergi veren ‘beş’ milyonu geçmiyor. Vergi almayan bir devlet ile vergi vermeyen bir vatandaş anlayışı da, Türk, Kürt, Müslüman, gayrimüslim, Sünni, Alevi düzeylerinde seyrediyor.
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Leo Süren’in
devlet memuru olması da birinci sayfa haberi oluyor.
Bütçe yapmaya kalktığı için sadrazamlığının dokuzuncu ayında boğularak idam edilen Tarhuncu Ahmet Paşa’nın torunları olunca, belki de başkasını beklememek lazım.
***
2010 bütçesindeki belli başlı kalemleri AB üyesi ülkelerle karşılaştırma amacıyla yazının başına oturdum.
Ama vatandaşımız Leo Süren’in ‘kamuda memur’ olacağına dair gelişmenin haber olduğu bir ortamda bunu çok anlamsız buldum.”
O zaman “anlamsız” buldum, önceki gün utandım...
***
2011 yılında bir Ermeni vatandaşının “devlet memurluğu” hala ilk sayfa haberi olmaya devam ediyor ise siz oralarda “hukuk devleti” aramayın...
Aslında o haber ardından “gelişiyoruz” diye umutlanmaktan ziyade
utanıyorsunuz...
Hala bir “Ermeni” vatandaşın, vatandaşlık haklarından yararlanabilmesinin haber olduğu bir ülkede yaşıyorsanız, orada “hukuk devleti” kuralları tam anlamıyla uygulanmıyor demektir.
Bu, insanı utandırmaz mı?