KAHİRE- Önümüzdeki dönemde
Mısır'ın siyasi hayatında isimleri en fazla duyulacakların bir listesi çıkarılsa içinde mutlaka yer alacak bir düzineye yakın insan...
İçlerinde halen
Arap Birliği genel sekreteri sıfatını taşıyan
Amr Musa da var, yakın zamana kadar Uluslararası
Atom Enerjisi Kurumu başkanlığını yürütmüş Mohammed El-Baradei de...
Müslüman Kardeşler örgütünün 'mürşid-i âm' unvanlı reisi Mohammed Badei de, Kifaye Hareketi lideri George İshaq da...
'25 Ocak devrimi'ni mümkün kılan hareketin ön saflarında bulunmuş çok sayıda kızlı-erkekli
genç Mısırlı da...
Mısır'ı yöneten Silâhlı Kuvvetler Komuta Konseyi üyeleriyle öğleden önce buluşup tavsiyelerini not ettiren Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül, öğleden sonra 'yeni Mısır' oluşumunda rol oynayabilecek genç-
yaşlı siyasi figürlerle ayrı ayrı bir araya geldi.
Giza semtindeki görkemli
Türkiye Büyükelçiliği ikametgâhında; yanında
Dışişleri Bakanı
Ahmet Davutoğlu bulunduğu halde...
Temaslarının özetini kendi ağzından dinledik: "Hemen herkes -askeri de sivili de, genci de, yaşlısı da- olanı 'devrim' olarak adlandırmakta hiçbir çekingenlik duymuyor. Halkın tepkisini saygın buluyor ve o ruhun titizlikle korunmasını istiyorlar. Görüştüğüm herkes iki noktaya özellikle işaret etti: Ziyaretimi doğru zamanda yaptığıma ve Türkiye'nin kendileri için bir ilham kaynağı, örnek ve
model olduğuna..."
Cumhurbaşkanı Gül'ün "Bir an önce demokrasiye geçin, çok partili rejime yol açın, tartışmasız seçimleri gerçekleştirin, devlet yönetimini sivillere devredin,
insan hakları ve hukuk devleti ilkelerine uyumlu yeni anayasa yapın" tavsiyelerini dinleyen askeri yöneticiler, "Bizlerin niyeti de o; demokratik sisteme geçeceğiz" demişler.
Askerleri bu niyetlerinde samimi bulmuş Cumhurbaşkanı Gül. "Yapıcıydılar, iyimserdiler, geleceğe güvenle bakıyorlardı" dedi tanıştığı insanlar için... "Gelirken doğrusu biraz tereddütlüydüm, karamsar olmak için sebep çoktu çünkü; ancak şimdi umutlu ve sevinçliyim." dedi dönüş yolunda...
Endişelerden birinin de,
halkın her şeyin bir çırpıda halledilmesini isteyeceği, yönetimin de popülist davranarak gereken tedbirleri almakta zorlanacağı endişesi olduğu anlaşılıyor. Oysa görüşülen herkes, özellikle gençler, ne istediklerini bildiklerini belli etmişler...
"Kendi başbakanlık dönemimden, siyasi hayatta bulunduğum sırada gözlemlediklerimden örnekler verdiğimde çok dikkatle dinlediler. 'Doğru olanı yapın, yanlışın üzerine gidin, halk ve gençler kandırılamaz' dediğimde de... Bizde anayasaları ihtilâller sonrasında askerler yapmıştı; unutmayın ki burada gerçekleşen bir halk devrimi, anayasayı halk yapacak..."
Bunları da Cumhurbaşkanı Gül yine dönüş yolunda anlattı.
Türkiye'ye duydukları büyük saygı ve hayranlığı dile getiren Mısırlı siyasiler her alanda birlikte hareket etme temennisinde bulunmuşlar. Vaktiyle "Türkiye ile Mısır bu coğrafyanın birbirine
rakip iki
ülkesi" denirdi ya, bundan böyle en yakın iki ülke haline gelirlerse kimseye
sürpriz olmasın. "Bu yakınlık İsrail'i de
Filistin sorununun çözümünde rasyonelleştirir." dedi Cumhurbaşkanı Gül.
Gençler, "Vizeler kaldırılsın" dileğini de dillendirmişler. İki ülkenin siyasileri, aydınları ve gençleri arasında fikir alış-verişini sağlayacak 'Türk-Mısır Forumu' oluşturulmuş; toplantılar iki ay içerisinde başlayacakmış...
Geleceğin Ortadoğu'su farklı olacak.
Son 'dalga' üzerine
Kamuoyunun dikkatle izlediği bir süreçtir '
Ergenekon' ve bu yüzden onunla ilintili her yeni gelişmenin de müthiş titizlikle sürdürülmesi beklenir. Sorunca cevabı alınabilecek meraklar için gözaltına alma işlemi başlatmak yanlıştır; gazetecilik sınırları içinde yorumlanabilecek faaliyetleri 'ağır cezalık' saymak da öyle...
Sadece bir yanlış bile üzerine titizlenilmesi gereken süreci ciddi biçimde yaralayabilir.
Bol ödüllü gazeteciden, Ergenekon'u yakından izleyen muhabirden 'suçlu' üretmeye kalkışmanın bir anlamı yok. Tabii esas amaç, '
basın özgürlüğü' konusunda hassas iç ve dış çevreleri ayağa kaldırmak, Ergenekon sürecine olumlu bakanları bunu alenen yapamaz hale getirmek değilse...
Son 'dalga' sanki Ergenekon'la dalga geçiyor gibi geldi bana.