PKK'nın son zamanlarda çatışmayı tekrar başlatacağı yolundaki açıklamalarının arka planında
seçim platformuna girilmiş olmasının yattığı herkes tarafından görülüyor.
Örgüt, her zaman yaptığı gibi bu defa da, seçim öncesinde şiddeti yeniden devreye sokarak milliyetçi duyguları kabartmayı, karşılıklı öfkeyi körüklemeyi; hem
Kürt hem Türk gençlerin hayatları üzerinden güç toplamayı; ölümlerin yaratacağı infial üzerinden bölgedeki oylarını konsolide etmeyi ve
AK Parti'nin oylarını azaltmayı hesaplıyor.
İnsan hayatına zerre kadar değer vermeyen bir
örgüt için hiç de şaşırtıcı değil.
Ama biz asıl resmin öbür tarafına bakalım...
Kürt
açılımı başlattığını söyleyerek hepimizi umutlandıran hükümet aylardır ne yapıyor? Seçim öncesinde, Kürt kitlelere bu
açılımın devam edeceğine dair bir umut, Kürtler'in defalarca açık seçik ortaya koydukları haklı taleplerine duyarlı olduğuna dair herhangi bir
mesaj veriyor mu?
Hayır...
Hükümet cenahından ne bir ses ne bir hareket...
Şimdi hükümet yetkilileri PKK'nın çatışmayı yeniden başlatma tehdidine pabuç bırakmayacaklarını ve onlar istedi diye bir şey yapmayacaklarını, zaten nasıl davranacaklarsa öyle davranmaya devam edeceklerini söylüyorlar.
İyi de, ya daha öncesi? Neden aradan geçen bunca ay boyunca hiçbir şey yapılmadı?
Hadi diyelim, seçime çeyrek kala köklü reformlara gidilmesi zamansız bulundu.
Ama en azından, seçim sonrası yapılacak
Anayasa değişikliğinde vatandaşlık tanımı konusunda yeniden
düzenleme yapılacağı ve mevcut etnik milliyetçi tanımın kaldırılacağı ilan edilemez miydi?
Meclis'te bir Hakikatleri
Araştırma Komisyonu kurulmasına girişilemez miydi?
Yine seçim sonrasında kapsamlı bir yerel
yönetim reformu yapılacağı konusunda söz verilemez miydi?
KCK davasındaki "
Türkçe savunma" ısrarına karşı, sanıkların savunma hakkının ihlal edildiği söylenemez miydi? Onların
Kürtçe savunma yapma haklarının savunuculuğu yapılamaz mıydı?
Ve bütün bunlar hâlâ yapılamaz mı?
Şimdi
terörün tekrar yükselmesiyle birlikte, yine aynı argüman -ya da aynı bahane mi demeliyiz - öne sürülecek. Terörün yükseldiği dönemlerde demokratik açılımı yürütmek zordur denilecek.
Oysa demokratik açılım tamamen tek taraflı bir süreçtir, öyle olmalıdır. BDP'nin çizdiği zigzaglardan, PKK'nın terör eylemlerini yavaşlatıp yükseltmesinden; ateşkesler ilan edip ateşkesler kaldırmasından hiçbir şekilde etkilenmeden istikrarlı bir biçimde devam etmelidir. Çünkü bu açılımla siz hükümet -ya da devlet - olarak bir grup vatandaşınızın zaten hak ettiği ve sizin daha baştan tanımanız gereken temel haklarını nihayet veriyorsunuz; yani geçmişte yaptığınız bir hatayı telafi ediyorsunuz. Böyle bir reformun gidişatı teröristin davranışına endekslendiğinde, bundan zımnen de olsa bu demokratik hakların terör örgütüne taviz olarak verildiği anlamı çıkmaz mı?
Eğer
demokratikleşme süreci gerçekten de teröristin ne yaptığından bağımsız bir şekilde tek taraflı bir süreç olarak ilerlemezse, yaptığınız reformların terörizmi güçlendirmesi kaçınılmaz hale gelir. Bu kısır döngüden kurtulmanın tek yolu, demokratik reformların terör olaylarından hiçbir şartta etkilenmesine izin vermemektir. İster
yaprak kıpırdamasın, isterse kan gövdeyi götürsün, sizin hükümet olarak, devlet olarak yapmanız gereken şeyleri sürekli ve istikrarlı bir şekilde gerçekleştirmenizdir.
Peki AK Parti hükümeti bunu niye yapamıyor?
AK Parti'nin önündeki en büyük engelin, muhalefet partilerinin şoven milliyetçiliği olduğu söyleniyor sık sık. Bu bir ölçüde doğru. MHP'nin ve CHP'nin politikalarının AK Parti'yi tutuklaştırdığı, hele MHP'nin
baraj altına düşme ihtimali olan bir seçimin arifesinde, MHP'den gelebilecek oyları kaçırmama hedefinin iyice önem kazandığı görülüyor.
Ama bana kalırsa AK Parti'nin önündeki asıl büyük zorluk bu değil. Dün de, bugün de hâlâ asıl büyük zorluk AK Parti'nin tabanındaki geniş milliyetçi-muhafazakâr kitlelerin açılımın gerekliliğine tam olarak ikna edilememesi.
AK Parti bu kitleden korkmak yerine onunla daha çok diyaloğa geçmeli, ikna için daha fazla çaba harcamalıdır. Geniş kitleler hiçbir zaman
küçük gruplar gibi "takıntılı" olmazlar. Yeterli hüner ve
sabır gösterilirse sağduyu galip gelecektir.