Ergenekon’un son dalgası medya mensuplarına uzandı.
Aralarında
Nedim Şener ve Ahmet Şık’ın da bulunduğu 10 kişi
gözaltında. Aynı zamanda MİT’çi
Kaşif Kozinoğlu hakkında da
yakalama kararı çıktı.
Oda TV
baskını ile birlikte çok tartışılan medyaya yönelik baskı iddiaları dünkü dalgayla zirveye çıktı.
Açıkçası Şener ve Şık’ın neyle suçlandığını bilmiyoruz.
Önümüzdeki günlerde detaylara
vakıf olunca belki büyük resmi daha net görebiliriz.
Şu anda kesin hüküm vermek doğru olmaz.
Yargı sürecini beklemekte fayda var.
O yüzden son dalganın medya ayağını değerlendirme işini bir sonraki yazıya bırakıyorum.
Medya doğal olarak gözaltına alınan gazetecilere odaklandı ama dünkü dalganın çok önemli bir ismi daha vardı.
MİT’çi
Kaşif Kozinoğlu.
Ergenekon dalgalarının belki de en önemli gelişmelerinden birisi bu gözaltı kararı.
Çünkü Kozinoğlu sıradan bir isim değil. MİT’in tepesinde, dış
operasyonlar dairesinin başında.
Türkiye’nin en gizemli askerlerinden birisi.
Bordo bereli, özel kuvvetlerden
emekli olup MİT’e geçmiş bir isim.
Kamuoyu onu yeraltı dünyasının ünlü ismi
Alaattin Çakıcı ile dönemin
Yargıtay Başkanı Eraslan Özkaya arasındaki trafikten tanıdı.
Oflu Osman’ın cenazesine katılmasıyla da akıllarda kaldı.
Afganistan ve
Pakistan bölgesinde çok etkin.
Emekli bir özel kuvvetler mensubu olarak polis özel harekâtçıları eğiten ekipten.
En çarpıcı ayrıntılardan birisi de Perinçek’le olan mücadelesi.
Kozinoğlu’nun ismini ve ilişkilerini deşifre eden de
Doğu Perinçek olmuştu.
Teşkilatta da ‘en gizemli asker’ olarak tanınıyor.
Dün hepimiz medya ayağını konuştuk ama bu düzeyde bir MİT’çinin Ergenekon’a dahil edilmesi önemli.
Dün Ankara’daki evinde uzun saatler boyu
arama yapan polisler çok sayıda dokümana el koydu. Son dalgada konuşacak çok şey olacak gibi.
Kan Mevsimi!
Kürt siyasetçilerin TBMM'de olmasını her zaman savundum.
Hatta Meclis'te grup kurdukları zaman bunun büyük bir fırsat olduğunu da yazdım.
Fakat BDP'liler sorun çözmek yerine sorun olmayı
tercih ettiler.
Her demeçleri tehdit dolu.
Her basın açıklamaları nefret yaydı. Lafa bakar mısınız?
Selahattin Demirtaş diyor ki, "Kesintisiz
isyan başlarsa kimse bunu durduramaz."
Kesintisiz isyan? Kime ve neye karşı? Bir siyasetçiden beklenen sorunun çözümüne katkı sağlamak mıdır yoksa kitleleri provoke edecek açıklamalar yapmak mıdır?
Ya Gülten Kışanak'ın açıklaması... Diyor ki, "Bu topraklarda akan kanın sorumlusu AK Parti'dir." Bir siyasetçinin görevi akacak kanı meşrulaştırmak mıdır?
Yoksa kanın akmasını önlemek midir?
BDP'liler çözüme katkı sağlamak yerine 'siyasi gerillacılık' oynamaktan ne zaman vazgeçecekler?
Seçime giderken patlayacak silahlar, bombalar kime
hizmet edecek?
Başbakan Erdoğan'ın tabiriyle daha fazla oy almak için mi bütün bunlar?
Yoksa daha büyük, makro bir planın parçası mı?
Bütün bu tuhaf açıklamalarla eş zamanlı olarak memleketin Doğu cephesi'nden tuhaf haberler de gelmeye başladı.
İstihbarat verilerine göre sınır kevgire dönmüş. PKK'lılar elini kolunu sallayarak içeri giriyorlar. İşin garibi
Heronlar her şeyi kaydediyor ama nedense kimse engel olmuyor.
Ya da hiçbir gerekçesi yokken tehlikeli bölgelerde operasyon talimatları veriliyor.
Terörle mücadele zordur.
Kayıp da verilir. Fakat bugünlerde bölgede tuhaf işler oluyor.
Gelen haberler, yaşanacak kötü olayların habercisi gibi.
Dün basına da yansıdı. Mayın haritası olmayan, her türlü tuzağın rahatlıkla kurulabildiği bazı bölgelere operasyon emirleri verilmiş.
Oradan gelecek şehit haberleri üzerine kurulan planlar var mı, bilmem ama kulisler senaryodan geçilmiyor.