Erbakan'ın hayalleri Erdoğan'ın gerçekleri


Uzun süredir başlıktaki temayı yazmak için uygun bir ortam bekliyordum. Erbakan Hoca'nın vefatı ile o büyük gerçek ve gerekçe oluştu. Merhum Özal'ın cenazesi için de aynı mekânda, Fatih Camii'nde bulunmuştum. İkisinde de 'mahşeri kalabalık' vardı. Rejimin itip kaktıklarına milletin nasıl bağrını açtığını bir kez daha gördük. Belki herkes gibi benim de birçok konuda muhterem ve merhum Hoca'mıza eleştirilerim vardı. Ancak geldiğimiz aşamada gerçek hükmü bu dünyada tarih ve milletin vicdanı, diğer âlemde ise hepimiz için büyük merhametin sahibi verecek. Bana gelince, vefat haberini alır almaz hatıralar akıp gitti ve duygularımı, ceyhun olan gözyaşlarım eşliğinde Facebook'taki sayfama şöyle girdim: 'Savunan Adam'la son kez Fatih Camii avlusunda buluşacağız. Hepimiz adına ne kadar dayak yedi, ne kadar itilip kakıldı. Onun maruz kaldığı her zulüm Anadolu'da milletin derin fay hatlarında acı dolu kırılmalara, akislere neden oldu. Ancak o direnirken, zalimin ipliği de pazara çıktı. Zalimler, Anadolu kasırgasını ateşlemekten başka bir şey yapamadılar. Milli Görüş, üzerinden onlarca buldozer ve tank geçmiş olsa da ivme kaybetmek yerine Anadolu kasırgası olarak yükselip, sonunda iktidara geldi. Hareket, milletin en sevdiği iki cumhurbaşkanını, Özal ve Gül'ü yetiştirdi. Bu ülkeye dört başbakan (Özal, Erbakan, Gül, Erdoğan) kazandırdı. Onlarca bakan, vekil, bürokrat, akademisyen diye liste uzayıp gidiyor. George Mason Üniversitesi, Ali Vural Ak Global İslam Araştırmaları Merkezi Direktörü Prof. Cemil Aydın ile Güney Florida Üniversitesi tarih bölümü öğretim üyesi Prof. Hüseyin Yılmaz'ın notlarında tespit ettikleri gibi; (i) Soğuk Savaş döneminde ABD ve Sovyetlerin savaş alanına dönen Türkiye'de neslimizi sıcak çatışmanın dışında tutarak kardeşi kardeşe boğazlatanlardan ayrışmıştır. (ii) Müslümanların adeta 'hamamböceği' muamelesi gördüğü bir dönemde onları örgütledi ve siyasi katılımına önayak oldu. Özgüvenlerini tamir etti. Onları, ülkenin yönetimine aday olmanın ayıp olmadığı gibi, tam tersine hakları olduğuna inandırdı. Bu sayede milletimiz, 'devlete sızmak' şeklindeki illegal psikolojiden çıkarak, milletine ve devletine sahip çıkma şuur ve özgüvenine kavuştu. (iii) Türkiye'nin, Amerika'nın uydu devleti olarak görüldüğü bir dönemde, 'derin' Türkiye'nin yurtdışında, özellikle İslam dünyasında ve ezilmişler arasındaki vicdanı oldu. (iv) Adil düzen ve Milli Görüş her ne kadar bazı açılardan 'naif' kalmışsa da, muhafazakâr camiada sol retoriğin dışındaki sistemik bir kritiği ve duyarlılığı entelektüel bir tutarlılıkla ifade etti. (v) Siyasi retoriğinde adalet, hukuk, erdem vs. gibi evrensel değerlere yaptığı vurgu, Müslümanlara evrensel duruşu hatırlattı. Ümmet olma şuuruna bürünüp, 'ulus devlet' zehrini içmesinin önüne geçti. Allah, Erbakan'ın hayalini kurduğu büyük Türkiye'yi inşa etme, demokrasiyi getirme, İslam dünyasında bir marka olma, İslam ülkeleri arasında bir büyük işbirliğini harekete geçirmeyi Erdoğan'a nasip etti. Belli ki, vakti-saati böyle takdir edilmiş. Kum saati hızla akarken Yüce Mevlâ hepimize yorulmayan bir hizmet aşkı nasip etsin."
<< Önceki Haber Erbakan'ın hayalleri Erdoğan'ın gerçekleri Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER