PKK 8.nci kez sözünden döndü veya döndürüldü ve
eylemsizlikten vazgeçti. Pek de
sürpriz olmayan ve
seçim öncesi beklenen bu dönüşün ipuçları Ada sakini
Öcalan’ın açıklamalarında zaten var.
Öcalan,
“Bizim temel anlayışımız demokratik ulustur. Bunun için bugüne kadar gerekli mücadeleyi verdim. Bundan sonraki çalışmamızı Demokratik Ulus Anayasası şeklinde yürüteceğiz. Önümüzdeki günlerde halkımıza, somut demokratik çözümün belirdiği veya belirmediği yönünde açıklamada bulunacağım. Eğer umduğumuz yönde bir gelişme olursa ben ‘demokratik çözüm umudu hâlâ var’ diyeceğim ve devam edeceğiz. Yoksa ben aradan çekileceğim. Herkes kendi başının çaresine baksın ve kendi kararını versin diyeceğim.”Açıklamasını yapmıştı.
Hazin olanı ise BDP Eş Başkanı Gülten Kışanak’ın,
"PKK'nın ilan ettiği tek taraflı ateşkes sürecini son bir kez daha boşa çıkartmak için uğraştılar. Ve dün KCK yaptığı açıklamada 'artık eylemsizlik sürecinin bir anlamı kalmamıştır' dedi. Bundan sonra bu topraklarda dökülecek her damla kanın sorumlusu Tayyip Erdoğan'dır. Toprağa düşen her canın katili Tayyip Erdoğan'dır." Sözlerini siyasi kin olarak değerlendirerek es geçilebilir.
Ancak
bölge halkının hakkını siyasi yoldan
arama yoluna ‘kan döken’ bir
siyaset anlayışının dünyanın hiçbir yerinde olmadığını da hatırlatmakta fayda var.
Çünkü yaşadığımız gezegen üzerinde ‘kardeş kanı üzerinden siyaset tarzı’nın, ne demokratik ne de insani hak olarak meşruiyeti zaten yok.
Ayrıca Kışanak’ın mahkemeye intikal etmiş ve terör davasına konu alan KCK’nın açıklamasına sahip çıkmasını liberallerin izan’ına havale temekte fayda görüyorum.
Daha KCK’nın eylemsizlik kararı resmen duyurulmadan önce, devletin güvenlik kuvvetlerinin tespit ettiği KCK’nın denetiminde Türkiye’nin değişik bölgelerine yayılacak eylem listesi, bir hak aramadan çok bir
hesaplı-kitaplı planı ortaya koyuyor.
Aksiyon Dergisi’nin yayımladığı(28
Şubat-6
Mart 2011) ‘Terörün derin seçimi’ başlıklı dosyada KCK eylem sıralamaları çok dikkat
çekici.
Üniversitelerde KCK gençlik yapılanmasının her türlü eylemde rol alması planlanırken, “Başörtüsü konusunda, Harç protestoları, yemek fiyatlarını boykot gibi Gençlikle başlayan eylemler daha sonra çocuk ve kadınlar kullanılarak şehirlerde devam ettirileceği ve ‘Serhildan (başkaldırı)’ adı verilen gösterilerde kadın ve çocuklar ön planda tutulması sağlanacak. Farklı mezheplerin çatıştırılması ve Sünni-Alevi ve Türk-Kürt çatışmasının yanında Çerkezler de sahaya çekilmek istenecek. Cemevlerine saldırı, Çerkezlere ait bazı dernek ve vakıflara sabotaj türü eylemler gerçekleştirilmesinin yanında Süryani, Ermeni ve Rumların plana dâhil edilmesi, TİT/B ve KCK’nın birlikte organize hareket edeceği kaydediliyor.
Aksiyon’un aynı başlıklı dosyasının devamındaki;
“KCK/PKK seçim için geliştirdiği bu stratejiden kazançlı çıkmayı hedefliyor. Çünkü örgüt oluşacak kaos ortamından kârlı çıkacağını çok iyi biliyor. Geçmişte yapılanlara bakıldığında aslında örgütün stratejisi açısından yanlış giden bir şey yok. 2004 ve 2009 belediye seçimleri ile 2007 genel seçiminde oluşturulan gergin ortam örgüte yaramış ve desteklediği partiler iyi sonuçlar almıştı. 2011 ise KCK için bir milat niteliği taşıyor. Bu kez de kazançlı çıkmak için her yolu deneyecek. Çünkü KCK’nın desteklediği Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) en az 30 milletvekili (seçime bağımsız adaylarla katılması bekleniyor) çıkarmak istiyor.” Tespitiyle KCK’nın eylemsizliğe son verme kararının arkasındaki amaç daha da netleşiyor.
Ayrıca bizzat ‘kan’ damlayan sözler sarfeden Kışanak’ın, siyaset üzerinden hak iddiası ne kadar inandırıcı olur, onu da zaman gösterecek.
BDP, eğer bölge halkının haklarını savunacaksa ve de onların adına siyasi temsilci olmayı düşünüyorsa; bazı derin yapıların ve marjinal grupların hoşuna giden ‘ateş’li ve ‘kan’lı söylem ve eylemlerden vazgeçmeli.
Kışanak bölge halkını kör, milleti sersem zannediyorsa, bunun cevabını belki aynaya baktığında anlamayabilir. Ama seçim zamanı sandığa gittiğinde anlayacağından eminim.
BDP, PKK- BDP- KCK kardeşliğinin kimlerin ekmeğine yağ-bal olacağını iyi hesap etmeli.
Bu yüzden BDP’nin siyasetteki konumunu yeniden gözden geçirmesi, kendi adına olmasa bile, en azından hem siyasetin namusu adına hem de bölge halkı adına doğru tercihi yapmış anlamını taşıyacaktır.
mazhararslanoğ
[email protected]
twitter.com/maomazhar