Erbakan Hoca, hak ettiği bir alakayla, layık olduğu bir saygı ile ebediyete uğurlandı. İz bırakan, siyasal tarihe damga vuran, bir ekol yaratan liderlere yaraşan bir uğurlama oldu.
Milletin sevgisine mazhar olmak ne sözle, ne
propaganda ile ne de medya ile olur. İnsanlar ya severler ya da sevmezler. Dün, Erbakan’ı Fatih Camii’nden merkez Efendi’ye kadar taşıyan yüzbinler Hoca’yı gerçekten sevdiklerini, onunla gurur duyduklarını gösterdiler.
Böyle bir uğurlama ancak milletin sevdiklerine nasip olurdu.
O sevgiyi kazanmak da ancak millete dokunarak, dinine, inancına, hayatına, hayallerine hürmetle mümkündü.
Erbakan Hoca, hor görülen, aşağılanan, yok sayılan, itilen geniş kitlelerin lideri oldu.
Anadolu sermayesinin muhafazakar karakterini keşfederek, bu kesimi siyasi bir faktör haline getirmeyi başardı.
Sıfırdan başlattığı bir siyasi akımın bugün Türkiye’yi kuşatan merkezi dönüştüren bir hareket haline gelmesi onu siyasi tarihte önemli bir yere oturtmuştur.
Siyasi rakipleri gibi hazır bir geleneğin üzerinden
siyaset yapmadı; kendi siyasetini kendi başlattı, kendi yolunu kendi açtı.
Siyasete küsen, devletin sırt çevirdiği, ötekileştirdiği kesimlerle konuşarak çıktığı yolu başarıyla tamamladı.
Bitmek tükenmek bilmeyen enerjisi, sabrı ve nezaketiyle 42 yılda defalarca sıfırdan başladı. Darbeler, baskılar ve siyasi yasaklar, belki enerjisini aldı ama O’nu durduramadı. Sonunda o sıfırdan başlayan yürüyüş başbakanlığa kadar uzanan bir başarı öyküsü oldu.
Erbakan, büyük bir sansasyonla tamamlanan ve darbeyle sonuçlanan 28 Şubat’tan ibaret de kabul edilemez. O güne gelene kadar sözlerini söylemiş, perspektifini oturtmuş ve siyasi bir güç odağı haline gelmişti.
Dünkü
cenaze namazı hayatı boyunca sürekli eleştirilen,
hedef alınan, kampanyalara muhatap olan bir politikacının galibiyetinin ilanıdır. O kazandı... Kazandığını görme bahtiyarlığına da erişti.
Bir siyasetçinin milletin kalbinde nasıl yer edebileceğini hayatında ve vefatında gösterdi.
Allah rahmet eylesin...