Mısır demokrasiye geçmeye hazır mı? Bu soruyu son zamanlarda sık sık duydum ve okudum
Kahire‘deyken.
Kulağıma da aşina bir soruydu.
Bugün bile
Türkiye için bu soruyu soranlar vardır.
Bizde demokrasiye 1946’da
erken adım atıldığını ve 1950’de
iktidarın serbest
seçimle el değiştirmesinin bir karşı devrim olduğunu savunanlara, hatta bu gerekçe ya da bahaneyle asker içinde
darbe tertipleri yapanlara 2000’li yıllarda bile rastladık.
Şimdi Mısır için de bu sesler çıkıyor.
Mübarek‘in giderayak yerini Cumhurbaşkanı Yardımcısı olarak bırakmak istediği, Mısır istihbaratının şefi
Ömer Süleyman, devrim günlerinde, Mısır’ın demokrasiye henüz hazır olmadığını söylemişti. Bir
Amerikan haber kanalına verdiği demeçte, Mısır halkı ne zaman ‘demokrasi kültürü‘nü geliştirir, o zaman demokrasiye geçilir demişti. (*)
Demokrasiyi
siyah beyaz gören, gerçekte demokrasinin inişli çıkışlı bir süreç olduğunu gözardı eden, ‘demokrasi korkusu‘nun tipik bir ifadesiydi bu zihniyet.
Ve demokrasi düşmanı bu zihniyetti, Mübarek’leri bunca yıl iktidarda tutan... Amerika‘nın,
İsrail‘in,
Avrupa‘nın Ortadoğu’daki diktalara desteğini sağlayan da, seçim sandığına duyulan bu korkuydu...
Mısır şimdi bu korkuyu aşıyor.
25 Ocak
Devrimi‘yle artık tüm güçlükleriyle demokrasi yolculuğunu başlatmak istiyor.
El Ahram‘da bir yazı başlığı:
“Neo-Mübarekizm’e hayır!”
Makalenin spotu şöyle:
“Cumhurbaşkanı Mübarek gitmiş olabilir. Ama onu yıllar yılı iktidar koltuğunda tutmuş olan
sistem hâlâ
yerli yerinde duruyor.”
Yazının altında, Kahire İnsan Hakları Merkezi’nin yöneticisi
Bahattin Hasan’ın imzası var.
Özetle demiş ki:
“Mübarek gitti ama despotik
polis devleti yerli yerinde duruyor. Şimdi en öncelikli görevimiz bu aygıtı yıkıp yerine,
insan haklarına saygılı, laik ve demokratik bir rejim kurmaktır. 1952 Devrimi‘nden beri Mısır’da yürütme, yasamayla yargının tepesindedir, onlara hükmeder. Bu nedenle anayasayı kısmen değiştirmekle yetinemeyiz. Yepyeni bir anayasa yapmalıyız. Ayrıca, Mısır’ın en kısa zamanda seçimlere gitmesi yanlış olur. Mısır’ın önce yepyeni bir siyasal yapı ve ortama olan ihtiyacı büyüktür.” (**)
Kısa sürede seçimlere gitmek, Mısır’da demokrasiyi gerçekten isteyen kimilerini tedirgin ediyor.
Bu tedirginliği Kahire’de değişik çevrelerde gözlemledim. Eski rejimin asker eliyle ve bir
tabela değişikliğiyle devam ettirilmesine dair bir korku bu...
Bir yandan Mısır’da eski rejimden kaynaklanan korkuları konuşuyor, diğer yandan
kebap yiyoruz.
Kebabın adı Mendi.
Kökü Yemen‘e gidiyormuş.
Pakistan’dan gelen ince uzun pirinçten yapılan bol üzümlü, baharatlı Besmeti pilavı, üstünde kızarmış
kuzu tandır...
Bir
Gülen Cemaati okulunda öğle vakti Bolulu
aşçı Yusuf Usta’nın hazırladığı sofradayız.
İngilizce adı, “Turkish Salahaldin International School“ olan okulun ikinci yılında büyük çoğunluğu Mısırlı olan 680 öğrenci okuyormuş...
Sohbetimiz genellikle ortak bir noktada buluşuyor.
Şöyle özetlenebilir:
Mısır insanının artık ‘korku eşiği‘ni geçtiği,
özgürlükler açısından okun yaydan fırladığı, Mısır’ın bütün zorluklarıyla birlikte, inişli çıkışlı bir yolda demokrasiye doğru yürüyeceğini, kendi demokrasi deneyimini oluşturacağı ve Mısır’ın bu tarihsel yürüyüşünün tüm Arap âlemini etkileyeceği...
Cengiz Çandar‘ın deyişiyle:
“
Tarih boyunca Mısır, geleneksel ve jeopolitik olarak Arap dünyasının merkezidir. Mısır Ortadoğu’da trend belirleyici bir ülkedir. Araplar için yön verendir, lider ülkedir. Mısır yanardağının lavları bütün Ortadoğu’ya akmaya başladı.”
Evet, Ortadoğu’da yeni bir çağ açıldı. Klasik deyişle, hiçbir şey artık eskisi gibi olmayacak.
Hazır mıyız buna?
Ve İsrail başta olmak üzere Amerika‘yla Avrupa bu kez akıllarını başlarına toplayacaklar mı?
Arap âleminde bu yeni çağın kapısını açan özgürlük ve demokrasi taleplerini yerli yerine oturtabilecekler mi?
Filistin‘den başlayarak Ortadoğu’da artık sorunlara değil, çözümlere ortak olabilecekler mi?
Amerika, Avrupa ve İsrail eğer bunları yapabilirse, kalıcı ve haklı barış yer yuvarlağının bu noktasına da gelebilir.
Yazımı noktalarken gözüm televizyona takılıyor. Arap dünyasında yeni bir çağın açılmasında payı olan El Cezire televizyonu Kahire’den,
Tahrir Meydanı‘ndan canlı yayında.
Meydan hareketli, sloganlar atılıyor askeri yönetime dönük:
“Olağanüstü hal rejimine son!”
“Yeni hükümet kurulsun!”
Haftaya salı günü yine bu köşede buluşmak üzere, iyi hafta sonları...
* Roula Khalaf, Journey to democracy, Financial
Times, 9
Şubat 2011.
** El Ahram Weekly, 17-23 Şubat 2011, sayfa 21.