Şark, iktidardan vazgeçmeyi öğreniyor. Bütün kavramlarımız ve kahramanlarımız yerle bir olmuş durumda. İktidarı kullananlar vazgeçmese de zaman ve şartlar onlara bunu mecbur ediyor.
Gerçekten de tarihî günler yaşıyoruz. Gerek
Türkiye gerekse bizim yakın çevremiz, büyük bir değişimin ve dönüşümün içinde. Bütün bildiklerimiz değişiyor. Bütün ezberlerimiz bozuluyor.
Çocukluğumuzdan beri
Mısır'ın lideri
Hüsnü Mübarek,
Libya'nınki
Kaddafi idi.
Filistin deyince akla sadece Yaser
Arafat gelirdi. Bizim bütün dış politikamızda
Ermeni soykırımı ve
Kıbrıs meselesi vardı. Diplomatlarımız başka hiçbir şeyle ilgilenmezlerdi. İlgilenseler bile bizim onlardan pek haberimiz olmazdı. Mısır deyince Mübarek, Libya deyince Kaddafi, Filistin deyince Arafat, Kıbrıs deyince
Denktaş...
Aynı isimlerle, aynı kısırdöngülerde aynı muhabbetleri ederdik. Halka dayanmadıkları için bütün
Ortadoğu'daki ülkelerde rejim krizleri vardı. Bu isimler rejimlerinin yıkılması ihtimaline karşı çok şedit yöntemler uygularlardı. Ne
kalkınma vardı düşüncelerinde, ne ilerleme ne de yenilenme.
Türkiye'de
Balyoz darbe planını organize eden bütün paşalar, büyük bir şaşkınlık, kızgınlık ve küskünlük içinde. Oysa bunlar vatanı düşünür(!) sürekli vatanı
kurtarma(!) üzerine planlar yaparlardı. Başka hiçbir şey yapmazlardı, varsa yoksa vatanı kurtarmaktı niyetleri.
Vatanı kurtarmak aşağı, vatanı kurtarmak yukarı yaşarlardı.(!) Hayatları, kamuoyunu, vatan kurtarma şartlarına hazırlanmakla geçerdi. Vatanı kurtarmaya öylesine takmışlardı ki kafayı, askerlikle ilgili hiçbir şey yapmalarına gerek bile yoktu. Bugün ezberlerimiz bozuldu, bu vatan kurtarma işlerinin aslında büyük bir tertip olduğunu, kanunsuz olduğunu kamuoyu iyice öğrendi.
Halkın gerçekleri öğrenmesinden daha da önemlisi, hakimler ve savcılar, yaşanan kumpasın farkına vardı. Bugüne kadar söylenenlerin temelden kanunsuz ve hukuksuz olduğunu gördü.
Balyozu indirecek paşalar, ellerinde balyozla yakalanınca ve bu ülkenin yürekli savcıları bunun hesabını sormaya başlayınca şimdilerde bir hayli şaşırmış görünüyorlar. Normalde paşalar darbe yapmayı beceremediklerinde
Fenerbahçe Ordu evi'nde emekliliklerini yaşarlardı. Bu
hesap sorma da neyin nesi(!)
Türkiye'de artık ne sağcılık kaldı ne solculuk. 'Değişimci' ya da 'statükocu' diye tasnif ediliyor insanlar. Değişimciler arasında
dindarlar da, hiç dindar olmayanlar da var. Liberaller de var, bu kısırdöngüden sıtkı sıyrılmışlar da... Statükocular arasında eskiden solcu olanlar, etnik
siyaset yapanlar, dindar olarak bilinenler var.
PKK da bu statükocular arasında tabii ki. Hatta statükonun tek baston değneği durumunda.
Bugün hem Türkiye hem de Ortadoğu, topluma dayanmayan
yönetim biçimlerinden kurtuluyor. İktidarın, sadece cumhurun verdiği bir vazifeden başka bir şey olmadığını herkes görüyor. Ne güzel bir değişim bu...