Tam otuz yıl önce bugün, 23
Şubat 1981 günü,
İspanyol jandarma komutanı Yarbay Antonio Tejero Molina iki yüz silahlı adamıyla birlikte meclisi bastı, milletvekillerini rehin aldı.
Olay, o gün bugündür İspanyol ve dünya kamuoyunda "23F" olarak bilinir.
Hani
"9/11" gibilerden.
Yarbay Tejero ve adamları mecliste sağa sola ateş ettiler. Duvarlardaki kurşun izleri otuz yıldır ibretlik bir "
demokrasi anıtı" olarak saklanır...
Ateş açılınca milletvekilleri tam
siper yere, sıraların arasına yattılar. Üç kişi hiç kıpırdamadı,
Başbakan Adolfo
Suarez,
Savunma Bakanı General Mellado ve İspanyol Komünist Partisi Birinci Sekreteri Santiago Carillo.
Carillo,
darbecileri hiç umursamadığını ve adam yerine koymadığını göstermek için bir de sigara yaktı...
İç savaş yıllarında partinin
gençlik kolları başkanıydı (dün
akşam İspanyol televizyonunda konuşuyordu, haber bülteninde, baktım, iyice moruklamış, şimdi tam doksan altı yaşında, ama sesi dimdik.) İspanyol solcuları darbecilere köpek olmuyorlardı, onlarla 1936'dan 1939'a kadar iki buçuk yıl boyunca dövüşmüşler, ölmüşler ve öldürmüşlerdi...
İspanyol demokrasisinin de çiçeği çok burnundaydı. Franco'nun otuz altı yıllık diktasından yeni kurtulmuşlardı, bugün bile dünyanın en ileri anayasası kabul edilen,
Amerika ve İngiltere'den bile daha ileri özgürlükler getiren 1978 Anayasası henüz üç yaşındaydı, yani rejim daha "tam oturmamıştı"...
Yarbay Tejero'nun meclis
baskını, darbenin ilk ayağıydı. Baskın haberi üzerine cuntanın asıl lideri General Milans del
Bosch, tanklarını
Valencia sokaklarına saldı. Fakat ertesi gün çıkan hiçbir İspanyol gazetesi bunu sevinç çığlıklarıya karşılamadı.
Yok canım, General Del Bosch, General Franco'nun darbeyi
Kuzey Afrika'dan başlatması gibi taşrada bir
ayaklanma başlatıp sonra da
Madrid üzerine yürüyecek değildi.
Tıpkı 1936'da olduğu gibi, birçok noktada aynı anda ayaklanacaklardı (1936'da taşra birlikleri başarılı oldular ama Madrid ve Barcelona'da General Fanjul ve General Goded çuvalladılar, kurşuna dizilip kuyruğu titrettiler!) Aslında darbeciler
kralın kendilerinden yana ağırlığını koyacağını ummuşlardı (ne de olsa "Franco'nun yetiştirmesiydi" ya)... Bu arada General Torres Rojas da başkentte
radyo ve televizyonu ele geçirecekti, başaramadı. (Aziz Nesin'in ünlü bir öyküsünde cuntanın en
yaşlı üyesi de "kız lisesinin yatakhanesini" ele geçirmeye kalkar.)
Kral Juan
Carlos gece saat biri çeyrek geçe televizyona çıktı (
kaset kayıdı birkaç saat önce yapılmıştı), ağırlığını demokrasiden yana koydu, darbecilerin soytarılığı bırakıp hemen teslim olmalarını istedi.
General Del Bosch ertesi sabah saat beş buçukta tutuklandı. Yarbay Tejero da 24 Şubat günü öğle saatlerine kadar direndi, sonra teslim oldu.
Kimsenin burnu kanamamıştı ama otuzar yıl yediler.
Yarbay Tejero, Alcala de Henares askeri hapisanesinde on beş yıl yattı çıktı. Şimdi yetmiş dokuz yaşında. Ara sıra aşırı sağcı gazetelere makaleler gönderiyor. Internet sitesi var mıdır bilemem.
Fakat şunu bilirim: Gelip geçen hiçbir İspanyol genelkurmay başkanı ya da kuvvet komutanı Tejero'yu hapisanede ziyarete gitmedi.
Büzük isterdi...