"Sigorta"dan büyük kavga çıkacak


CHP'nin "Aile sigortası" projesinin ilgi çektiğinde kuşku yok. 3 milyon 250 bin aileyi kapsayacak bir operasyon, ister seçimlere, ister ekonomiye, ister bu 3.25 milyon ailenin hayatına ve tabii, kaynak itibarıyla tüm toplumun hayatına etkileri açısından, neresinden bakarsanız bakın, konuşulması gereken bir operasyon. Onun için de kapsama alanı, kaynağı, siyasi etkileri itibarıyla, hem iktidar ve muhalefet çerçevesinde hem ekonomistler arasında ve hem de halk nezdinde tartışılıyor. Doğrusu çok netleşmiş şeyler de yok. Belki de projenin sahipleri, konuyu, iktidara gelemeyecek olmanın rahatlığı içinde, seçmen duygularını hareketlendirecek bir iş olarak görüyor ama ülke olarak işin mahiyetini iyi anlama ihtiyacı olduğu kesin. Hani insan, 3.25 milyon ailenin hayatına olumlu katkılar sağlar, eğer olabilecekse neden olmasın, demek istiyor. Ama olabilecekse sözünün altını çizmeden de edemiyor. Gerçekten, konuya, projenin sahiplerinden ve iktidarın eleştirel duruşundan bağımsız olarak bakıldığında durum nedir? Bu sorunun cevabına dair bir değerlendirmeyi, Mine Şenocaklı tarafından Vatan'da, Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Seyfettin Gürsel ile yapılan bir mülakatta okudum. Onun bir bölümünü okuyucularımla paylaşmak istiyorum. Seyfettin Gürsel üç soru koyuyor önce: "Birinci soru şu; kaç haneye bu yardım yapılacak? Dolayısıyla seçilebilirlik koşulları ne olacak? İkinci soru ise; ortalama olarak her hane kaç para alacak? Bu iki rakamı tespit edebildiğiniz takdirde aşağı yukarı ne kadar kaynak gerektiğini de tespit etmiş olursunuz. Bunu da tespit ettiyseniz üçüncü soru; bu kaynağı nasıl karşılayacaksınız?!" Prof. Gürsel, sonra tahlile geçiyor: "Ben CHP'nin kitapçığında yer alan bilgilere dayanarak bir hesap yaptım. CHP diyor ki, biz bu paraları eşdeğer gelire göre hesaplanmış yoksulluk çizgisinin altında kalan hanelere vereceğiz. TÜİK'in 2009 verilerine göre, 17 milyon küsur hanenin yüzde 15'i yoksulluk çizgisinin altında. Bu da yaklaşık 2,5 milyon hane ediyor. Aile sigortası kitapçığının 33'üncü sayfasında yer alan kıstaslara dayanarak ve yoksulların çoğunluğunun yoksulluk çizgisinin yakınında bulunduğu varsayımıyla iki farklı hesap yapıyorum, ikisiyle de hane başı ortalama aylık yardım tutarını yaklaşık 430 lira buluyorum. Bu da yılda 5 bin 160 lira eder. Bu rakamı 2,5 milyon hane ile çarparsanız yaklaşık 13 milyar eder. CHP'nin kitapçığındaki rakam da yaklaşık bu kadar. Dolayısıyla hesap doğru görünüyor." Prof. Gürsel'e şu soru soruluyor: "Ama CHP Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak 3 milyon 250 bin haneye yardımdan söz ediyor. Tartışma buradan çıkıyor galiba..." Prof. Gürsel'in buna ilişkin değerlendirmesi şöyle: "Evet. Tabii bir de CHP?Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ortalama "600 lira" lafı ediyor... Bu yüzden Ali Babacan da hesabı benim gibi değil kestirmeden bu rakamlar üzerinden yapıyor. Dolayısıyla 3 milyon 250 bin hane sayısı ile ortalama 600 liradan 12 aylık tutar olan 7 bin 200'ü çarparsanız 24 milyar lira eder. Oysa kitapçıkta 600 lirayı ancak en yoksul ailelerin alabileceği belirtiliyor. Bu yüzden CHP yönetiminin bir an önce kaç milyon haneye, ortalama kaç para vermeyi planladığını kesinleştirmesi gerekiyor. Çünkü aile sigortasından 3 milyon 250 bin hane yararlanacaksa, her bir haneye bırakın 600 lirayı, 400 lira verseniz bile, zaten bu 18 milyar ediyor. Bunun altından CHP de kimse de kalkamaz. Kaynağın 4.1 milyarı var deniyor. Geriye kalan 14 milyar da çok büyük paradır. Böyle bir parayı siz makro dengeleri bozmadan hiçbir yerden çıkartamazsınız. Dolayısıyla bence Faik Öztrak'ın 3 milyon 250 bin hane rakamı yanlış." Prof. Gürsel, "para verilecekler" yanında bir de "verilmeyecekler" değerlendirmesi yapmak gerektiğini söylüyor. Bunun ortaya çıkaracağı sosyal çalkantılara işaret ediyor. Bakın nasıl: "Bu tür programların çalışmayı teşvik etmeyi caydırmaması gerekir bir... İkincisi, bir yoksulluk çizgisi tespit ediyorsunuz, bunun altındakilere para veriyorsunuz, biraz üstündekilere vermiyorsunuz. Hatta biraz daha üstündekilere de vermediğiniz, sırf alttakilere verdiğiniz zaman o alttakiler bu üsttekileri geçebilirler. O zaman çıtayı sürekli yükseltmek zorunda olursunuz. Basite indirgemek için örnek verelim; 6 kişilik aile için yoksulluk sınırı yuvarlak hesap bin lira diyelim. 800 lira alan bir aileye 300 lira yardım yaptınız, bin 100 liraya çıktı bu ailenin geliri. Öte yanda bin 100 lira alan aileye çizginin üstünde diye hiçbir şey vermiyorsunuz. Bu nasıl adalet? O, bin 100 lira geliri olan ve yoksulluk çizgisinin üstünde olduğu için bundan yararlanamayan aile isyan etmeyecek mi? 'Benden 300 lira az kazanana 300 lira verdiniz, ben eşek gibi çalışıyorum ama siz onları benimle eşit hale getirdiniz' demez mi? Der. Ben çalışıyorum, bin 100 lira alıyorum. Yoksulluk çizgisinin biraz üzerinde kaldım diye hava aldım. Yoksulluk çizgisinin biraz altında oldukları için devlet birilerine para verdi benimle eşit oldular. Bu tip şeylerde hiçbir toplumda eşitlik kabulü olmaz. Burada ciddi bir sorun var. Oradaki seçilebilirlik kriterleri çok önemli. Sadece bir çizgi çizip, 'Bunun altındakilere para vereceğim, üstündekilere vermeyeceğim' diyemezsiniz. Çünkü bunun biraz üzerindekiler ayaklanırlar. Eğer CHP'ye oy veriyorlarsa bir daha vermezler." Ben Sayın Gürsel'in değerlendirmesini çok ilginç buldum. Doğrusu CHP'nin cevabını da çok merak ediyorum.
<< Önceki Haber "Sigorta"dan büyük kavga çıkacak Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER