Kemal Kılıçdaroğlu'nun yanlış hesabı, Ali Babacan'dan döndü. Daha sonra
Tayyip Erdoğan da,
aile sigortasındaki
maliyet hatalarını ele aldı. Kılıçdaroğlu ile, yeni bir "
Yıldırım Akbulut" vakası doğuyor gibi. Haydi geçtik Kağıthane'ye "Kâğıttepe" demesinden, referandumda
seçmen kaydı olmadığı için oy kullanamamasından, yanlış uçağa bindiğini son anda fark etmesinden veya aşağı inmek için aslında yukarı çıkan bir merdivene girmesinden. Bunlara gülüp geçersiniz. Ama halka büyük tantanalarla sunulan "Aile Sigortası" ndaki
hesap hatasına ne demeli?
16 Şubat'ta (2011) bir
basın toplantısı yapıyor Kılıçdaroğlu ve diyor ki: "Zaten devletin 14 kurumu ayrı
bütçe, ayrı bürokrasiyle 4 milyar lira sosyal
yardımlara harcıyor. Aile Sigortası'nın devlete maliyeti 12 milyar lira. Halen harcanan 4 milyarı düşürürsek, yaklaşık 7 milyar liralık ek bir maliyet çıkıyor."
Açıklamalardan anlıyoruz ki, Aile Sigortası, duruma göre, 600 liradan başlayarak 1250 liraya kadar yükselecek. CHP'nin ekonomi kurmayları, hesabı yaparken ortalama 925 lirayı temel aldıklarını söylüyorlar. Öyleyse, 12 milyar liralık maliyeti nasıl buldular?
CHP'nin hesabına göre 12 milyon 715 bin
yoksul var. Yıllık maliyeti bulmak için herhalde, 12 milyon 715 bini, ortalama rakam olan 925 lirayla çarpmışlar ve yaklaşık 12 milyar liralık bir maliyete ulaşmışlar.
Gerçekten hem Tayyip Erdoğan'ın, hem de Ali Babacan'ın dediği gibi, üçüncü
sınıf matematik bilgisine sahip olanın çözeceği bir problemde, amiyane tabirle çuvallamışlar. Hesap öyle mi yapılır? Önce Aile Sigortası olduğuna göre, 12 milyon 715 bini -bir aileyi 4 kişi farz e
derseniz- 4'e böleceksiniz. 3 milyon 178 aile... Bunu, ortalama yardım miktarı diye belirlenen 925'le çarptığınızda, bütün ailelere ödenecek bir aylık sigorta parasını buluyorsunuz. Bir yıllık toplam maliyete ulaşmak için 12'yle çarpmak zorundasınız. Bu da, 12 milyar değil, 35 milyar lira ediyor. (600 lira esas alınınca, ihtiyaç gene, 12 değil 23 milyar lira)
Seçim kampanyasının dayandırıldığı böyle önemli bir konuda bile 23 milyar liralık bir hata yapmak kabul edilebilir mi? Baktım, ekonomi yazarları hesap hatasının üzerinde hiç durmamış! Demek Kemal Kılıçdaroğlu'nun medyada yandaşı çok. Peki ama Kılıçdaroğlu, Aile Sigortası için kaynağı nereden bulacak? Soran yok mu?
Ata'dan
komutan eşlerine
Balyoz sanığı komutanların eşleri Ata'ya şikâyet için Anıt Kabir'e gitmişler... Ya Atamız onlara ne
cevap vermiş dersiniz?
Demiş ki... Kocalarınız benim vasiyetimi çarpıttı. Ne dediysem tersini yaptı. Ben askere "ya
üniforma, ya
siyaset" demiştim. Onlar sırtlarında üniforma olduğu halde burunlarını hep siyasetçinin işine soktu. Cumhuriyeti Türk gençliğine emanet etmiş, halkıma güvendiğim için kimseyi "vasi"
tayin etmemiştim. Ama kocalarınız "cumhuriyeti koruyoruz, kolluyoruz" gerekçesiyle -özür dilerim değerli hanımefendiler ama- demokrasinin içine ettiler. Haydi şimdi gidin evlerinize ve Yargı'nın kararını sükûnet içinde bekleyin.
İki önemli toplantı
Geçtiğimiz hafta, önemli toplantılara katıldım. Bunları sizlerle paylaşmak isterim.
Servet Kabaklı,
Ahmet Kabaklı' yı anmak üzere bir panel düzenlemişti. Kabaklı'nın farklı dönemlere ait fotoğrafları da,
Cemal Reşit Rey'de sergileniyordu. "Bir insan hatırlandıkça yaşamaya devam eder" cümlesinin doğruluğunu bir kere daha idrak ettim. Eski günlere gittim. Kemal Ilıcak, herkes gibi Ahmet Kabaklı'ya değer verirdi. Ben de, onun, o beyefendi halini çok severdim. Servet Kabaklı, Ahmet Kabaklı'nın yeğeni ama oğlu gibiydi. Yıllar sonra, hepimizi bir araya toplayıp, eski günlerin yad edilmesine vesile olduğu için ona teşekkür ediyorum.
Bahçeşehir Üniversitesi
öğretim üyelerinden
Burak Küntay'ın başkanlığını yaptığı Liderlik Okulu'nda geçen hafta ders verdim. "Din, siyaset v
e devlet" ilişkilerini konuştuk. Başörtüsünü, iktidarın kadrolaştığı iddialarını,
İmam Hatipleri... Türkiye'nin gündeminden bir türlü düşmeyen konular üzerinde durduk. Çok akıllı sorular soruldu. Ben de elimden geldiği kadar, cevaplandırmaya çalıştım.
Burak Küntay, bir
bilim adamı. Doktorasını tamamladı. Ama gözü siyasette. Babası Barlas Küntay'ın izinden gidiyor. Bir gün Burak'ı TBMM'de göreceğime inanıyorum. Hatta, keşke
AK Parti farkına varsa da, hayat tarzıyla ve dünya görüşüyle uyum sağlayabileceği, öte yandan merkez-sağ kadrolarda da ses getirebilecek bu isme talip olsa diye içimden geçiriyorum.