-Bölge çapında bu yıl düzenleyeceğimiz plan tatbikatı çalışmalarını başlatıyorum arkadaşlar. Âsımcığım kıdem sıralamasına göre ilk söz senin.
-Sağolun komutanım; bu yılın
senaryosu şöyle efendim.
Malta Şövalyeleri hakkında tarihi film çekiyoruz ayaklarından bir sinema ekibi imiş gibi gruplar halinde
Yeşilköy'den pasaportlarıyla giriş yapıyor ve tramvaya binerek Cankurtaran'da
Erol Taş'ın kahvesinde toplanıyorlar. Hedefleri Ayasofya'yı ele geçirerek
misyoner âyini düzenlemek...
-Vay şerefsizler! Demek öyle ha; koyar mıyız yanlarına...
-Lütfen müdahale etmeyiniz Yusuf Paşa; bu adı üstünde bir senaryo!
-
Özür dilerim komutanım, bir an şey'ettim de heyecanla...
-Evet, devam ediyorum arkadaşlar. Bunu haber alan dinci, gerici, yobaz güçler, "
Hükümet uyuyor; asker ise işin gırgırında plan tatbikatı yapıyor; din elden gidiyor; omuz vermezsek herifler Ayasofya'nın ümüğüne çökecekler" diye Fatih,
Eyüp Sultan,
Çarşamba ve özellikle
Hırka-i Şerif mahallelerinde
propaganda yürüterek fırsattan istifade yeni bir 31
Mayıs, yeni bir
Menemen olayı yapmak üzere hazırlığa geçerek...
-Komutanım, Menemen neyse de, bu 3
1 Mayıs'ı anlayamadım ben; nedir 31 Mayıs?
-Evet Âsım Paşa, ben de çıkaramadım; nedir 31 Mayıs?
-Özür dilerim komutanım, 31
Mart olacaktı; planı temize çeken yedeksubay yanlışlık yapmış. Düzeltiyorum. Devam edeyim mi Komutanım?
-Lütfen sessizlik arkadaşlar... Buyrun Âsım Paşa...
-Evet, gericiler, dandik Malta Şövalyeleri'nin eylemlerini bahane ederek
sabah namazı kılacağız bahanesiyle
Sultanahmet Camii'ne 100 bin kişilik mücahit
militan yığınağı yapıyorlar. Güyâ Ayasofya'yı şövalyelerden önce işgal edip, minarelere yeşil sancak asacak, kubbelere mitralyöz yerleştirecek kendi akıllarınca nâmussuzlar...
-Vay vay vay; bak şu rezillere... Eee? Bu esnada bizim elimiz armut mu toplayacak yani?
-
Hayır Paşam. Aslına bakarsanız Malta Şövalyeleri, bizim seçkin personelimizden oluşmaktadır, yani başından sonuna olay bizim kontrolümüzde gelişiyor.
-Komutanım,
itiraz değil de, katkı gibi bir şey yapabilir miyim?
-Buyrun
Volkan Paşa, sizi dinliyorum?
-Komutanım, iyi güzel de rahmetli Erol Taş'ın Cankurtaran'daki kahvesi, toplantı yığınak noktası olarak elverişli görünmedi bana pek. Ya bizim Malta Şövalyeleri kılığına giren çocuklar, nasıl olsa kahvedir, beklerken bir okey çevirelim derlerse ne olacak,
disiplin açısından yani; rezil oluruz valla?..
-Olur mu komutanım; sekiz aydır biz bu çocuklara eğitim veriyoruz. Başlarda şövalye üniforması giymek istemediler, zor ikna ettik fakat hepsi görevlerinin bilincinde
aslan gibi çocuklar...
-Anlaşıldı, sen devam et Âsımcığım.
-Bu safhadan sonrasını Faruk Paşa arzedecek komutanım, arzederim.
-Peki Faruk Paşa, sıra sende...
-Sağolun komutanım. Bizim Malta Şövalyeleri kuşluk vakti civarında ara yoldan Topkapı'ya, oradan Ayasofya'ya doğru harekete geçerken, Sultanahmet Camii'nde şeriat ayaklanması için bekleyen 100 bin kişiyi, daha önce ayarladığımız sahte vaiz ve hocalarla gaza getiriyoruz; "Haydin Müslümanlar, gazâ günüdür. Şövalyeleri tepeleyip Ayasofya'ya yeşil sancak asalım" numarasından kalabalığı çıkarıyor muyuz şimdi At Meydanı'na?
-Çıkardık, ne olacak?
-Dikilitaş'ın dibine yerleştirdiğimiz Rambolar, camideki mürtecilere
bomba yağdırıp biçmeye başlıyor, oradan İbrahim Paşa Sarayı'ndaki SAS'larımız yandan çevirme yaparak isyancı mürtecileri Kumkapı'ya doğru geriletmektedir...
-Güzel! Yav bu İbrahim Paşa, meşhur "Makbul-Maktul İbrahim Paşa" değil mi, hani şu dizide oynaan çocuk vardı... ondan yani...
-Evet, işte o saray efendim... Bu esnada ara sokaklara dalarak izini kaybettirmeye çalışan gericileri toptan itlâf etmek için hava
destek birimlerimiz, Samatya'dan tutun da Kumkapı'ya kadar bütün yerleşim yerlerini napalmla yakıyor bir güzel...
-Komutanım itiraz ediyorum?
-Niçin itiraz ediyorsun Yusuf Paşa, mis gibi plan işte...
-Efendim, seksen-doksan bin gerici kıracağız diye caanım meyhaneler de arada yanıp kül olacak, onu şey'decektim de...
-Haklı çocuk Faruk Paşa; bu ayrıntıyı ihmâl etmişsiniz, düzeltin o plânı çabuk. Ayrıca hava destek unsurlarımız, hazır havadayken
Üsküdar felândaki irticâ yuvalarını gümbürdetsin; hatta elleri değmişken
Anadolu yakasını temizlesinler, çoğu bina ruhsatsızmış zaten; onu da ilave edelim plâna.
-Emre
dersiniz komutanım. Not aldım komutanım.
-Tutukluları ne yapacaksınız peki, belki bir milyon kişiyi tutuklamak gerekecek; ne yedirir içiririz onca adama?
-Valla komutanım,
hesap ettirdim arkadaşlara; bir sürü masraf çıkaracak bunlar;
esir, pardon
tutuklu almayalım diyoruz; değmez, sermayesini kurtarmaz. Hallederiz bir şekilde efendim. Nüfusumuz fazla veriyor zaten, bir şey olmaz.
-Güzel, aferin çocuklar; bu sene iyi hazırlanmışsınız bakıyorum. Albayım toplayın
paşalardan tatbikat evrakını, Başçavuşum siz de video ve ses kayıtlarını deşifre ediniz. Bir nüsha
Kozmik odaya gönderin; bir nüsha bende kalsın; isteyenler de birer nüsha alabilirler hâtıra olarak ama evde çoluğa çocuğa göstermeyin ha; sızar mızar, başımıza iş almayalım şimdi. Evet, şimdi de
Hüsamettin Paşamızdan bir genel değerlendirme alarak plan tatbikatını kapatalım; buyrun Hüsamettin Paşam, söz sizin...
-Valla ne desem boş komutanım; arkadaşların ellerine, yüreklerine, bileklerine sağlık. Özellikle Malta Şövalyeleri ve Ayasofya'nın işgali fikri çok kreatif. Kutluyorum arkadaşları. Bir
küçük eleştiri getirebilirim belki, Sultanahmet turistik bir yer. O gümbürtüde birkaç turist telef olursa, hükümetleri başımızı ağrıtabilir; bilmem ki turistlerin can güvenliğini sağlayacak bir
tedbir şeyedilebilir mi yani. Kaldı ki o kadar kusur, kadı kızında, pardon
yargıç kızında da bulunur zaten!
-Teşekkür ederim Hüsamettinciğim. Toplantı sona ermiştir. Buyrun şimdi lobide çay ve bisküvit ikramına...
(*) Bu yazı, bir yıl kadar önce Cafcaf dergisinde yayınlanmıştı ve o günün mânâ ve ehemmiyetine uygundu. Yeterince ders alınmayan ülkelerde tarih boyuna tekerrür edip durduğundan bir sene sonra yeniden yayınlamayı uygun gördüm. /ATA