Sayın Kılıçdaroğlu'nun yukarı çıkan bir otomatik merdivende aşağıya inmek için savlet etmesi olayında, kendini aşan bir derin anlam vardır, garip bir tecellîdir, şöyle ki:
Merdivenden aşağı inmek isteyen adam, boyuna adım attığı halde yerinde sayıyor.
Attığı adımların hızı, merdiven motorunun dönme hızından daha düşükse daha garip bir durum söz konusu olacaktır: Adam, aşağı inmek istediği halde arzusu hilafına yukarı çıkıyor. Resmen kâbus! Aynen
CHP'nin
iktidar olmak için yanıp tutuşmasına, hatta, "Nerede bu
Ergenekon; gidip üye olayım bari" diyecek kertede
ümit-sağduyu balatalarının yivini-setini aşındırmasına rağmen, iktidar olmak için attığı her adımda iktidardan uzaklaşmasını andırıyor bu durum.
CHP, içinde pek çok kabiliyetli, zeki, tecrübeli politikacı barındıran köklü bir kuruluş; bu partide iyi niyetli ve tecrübeli insanlar, "Ne yapalım da partimizin, genel başkanımızın puanını yükseltelim" diye didinip dururken, öngördükleri her şey anlaşılmaz bir şekilde işe yaramaz hale gelip, CHP'yi geriye doğru taşıyor. Komedi dükkânı gibi; gün geçmiyor ki şu gergin ortamda milleti gülmekten yerlere yatıran bir espri sâdır olmasın CHP camiasından.
Başbakan daha dün, "CHP'de küçükler için aritmetik, büyükler için matematik problemi var" diyerek fena halde dalgasını geçmedi mi? Onca
emek, alın teri, ümit buharlaşıp uçtu gitti. Yazık...
Neyse ki mizah endüstrisinin
kaptan köşkünde genellikle solcu, CHP'li insanlar oturuyor ve bu arkadaşlarımız, "Aile içi mevzuları espri konusu yapmayalım" şeklinde bir "etik" geliştirmiş oldukları için mizah dergilerinde, şamata programlarında, tiyatro sahnelerinde CHP patentli makaralara şahit olmuyoruz. Özellikle bazı mizah dergilerinin, vahim derecede espri sıkıntısı çekerken, "
Allah yok, din de yalan zaten" konulu basitliklere kadar düşmesi sebepsiz değil. Bir espri yapayım diyorsunuz ve millet dönüp size "Vah vah, Allah
şifa versin" dercesine acıyarak bakmaya başlıyor.
Eminim ki içlerinden, "Ah keşke CHP'yi bile eleştirecek kadar hür olabilseydik" diye geçirip sonra da "Türkiye'de basın hürriyeti yok" diye feryad ediyorlar. Haklılar, CHP Muhipleri Cemiyeti mensupları için basın hürriyeti, sadece toplumun % 58'inin değerlerini, sevdiklerini ve temsilcilerini aşağılamaktan ibaret.
Toparlayalım; CHP niçin ve neredeyse her gün
kamera şakasına uğramış bahtsız adam görüntüsü vermekten kurtulamıyor konusunu irdeliyoruz. Ben vaktiyle bu olayı açıklamak için "Tutankhamon'un lâneti" teorisini ortaya atmıştım ama bu teoriyi benden ve
Mısır halkından başka ciddiye alan çıkmadı. Öyleyse başka bir izah geliştirmek lâzım.
Bilim teorilerle yürür ve paradigmalarla gelişir. CHP'nin kurucusu Kemâl
Atatürk, "Benim tinsel kalıtım bilim ve akıldır" demişti ama bu durumu izahta pek işe yaramıyor; Sorbon'dan süper hoca getirtiyorlar, ikinci haftasında sanki meçhul birileri tarafından gazozuna hap atılmış gibi saçmalamaya başlıyor; bunun üzerine durumu düzeltmek için ortaya atılan genel başkan, "Orduyu eleştirmek ancak CHP genel
başkanlık katında olur" şeklinde bir başka havai fişeğin fitilini tutuşturuyor. Yahu buralarda gülmekten gözlerimizden yaşlar geliyor; bari gün aşırı yapınız şu esprileri, yetişemiyoruz... Padişah hani, "Lala" demiş, "Öyle bir şey söyle ki özrün kabahatinden büyük olsun!" O
hesap işte...
Lanet teorisi tutmamış olabilir ama yine de bilimden şaşmamak lazım; ben onun yerine "Nazar" teorisini
teklif ediyorum;
evet, CHP'ye nazar değiyor. "Nazar'ın neresi bilimsel be adam; otur oturduğun yerde" demeyiniz. Nice koç yiğidi bir bakışıyla cağ gibi deviren "günücü"ler vardır bu ülkede. Adamı gözleriyle yer bitirirler vallahi. Nazarın çaresi kolay ama önce teşhiste mutabık kalmamız lazım; nazara inanmayanlara muska tesir etmez arkadaşlar; bunun atasözü bile var. Meseleyi ucuza getirmek için partili hocalara yazdırılacak muskalardan da hayır gelmez.
Bana inanmıyorsunuz, pekâlâ; sizin teoriniz nedir CHP'nin başına gelenler hakkında? Efendim, duyamıyorum, yüksek sesle lütfen!..