CHP Genel Başkanı
Kemal Kılıçdaroğlu, Aile Sigortası Projesini anlatıyor; "
yoksulluğu yönetmek değil, bitirmeye kararlıyız."
Bunu da yoksula yönelik zaten mevcut irili ufaklı ve dağınık 14
yardımı, bir araya getirerek yapacak.
Genel Başkan'ın ekonomi yazarlarıyla buluştuğu bilgilendirme kahvaltısında,
kurmay ekibinden
Sencer Ayata,
Umut Oran ve
Faik Öztrak da var.
Adını daha önce duyduğumuz Aile Sigortası Projesi'nin detaylarını öğreniyoruz. Özeti; 5.5 milyon yoksul, 6.5 milyon çocuk, 1.1 milyon
yaşlı ve 600 bin engelliden oluşan 3 milyon haneye, 600 ile 1.200TL arasında gelir sağlamak... Yardım, doğrudan kadının hesabına aktarılarak kadının
ailede konumunun güçlendirilmesi amaçlanacak.
Bunun hayata geçirilmesi için, halen mevcut olan fakat pratikte fazlaca geçerli olmayan yoksul tanımlarını bir kenara bırakıp, Türkiye'nin
yoksulluk haritası çıkarılacak. Yöreye ve şartlara bağlı olarak belirlenecek yoksulluk seviyesine göre yardım miktarı tespit edilecek ve halen mevcut gelirin üstüne ilave kaynak bu haneye aktarılacak.
Peki kaynak? Kılıçdaroğlu, sosyal devlete doğru Aile Sigortası'yla ilave 8.7 milyar lira gerektiğini söylüyor. Mevcut 14 kurumun kullandığı yardımların yıllık 4.1 milyarlık
maliyet ile birleştiğinde yoksul kesime yılda 12.8 milyar lira aktarılmış olacak. Bu da toplam kamu harcamalarının %1.7'sine denk geliyor. Kılıçdaroğlu bunun bir kaynak değil,
tercih sorunu olduğunun altını çiziyor.
Yeşilkart ve kömür dağıtım verilerinin sağlıksızlığı yüzünden oluşan haksız ödemelerin sorumlusu, bizzat o yardımı gerçekleştiren memur olacak ve fazladan ödediği her
kuruş, maaşından kesilecek.
Amaç;
ekonomik, sosyal ve insani gelişmişlik düzeyi arasındaki uçurumun kaldırılması olunca, yoksulların güçlendirilmesi, hayati önem kazanıyor. Eğer bu yapılmaz ise, nüfusun 5'te 1'ine varan kesimini,
üretim ve ekonomiye katkı dışı bırakmış oluyorsunuz.
Kahvaltıda yazar arkadaşların üzerinde durdukları temel konu; projenin hayata geçirilmesi süreci oldu. Yerel yönetimlere büyük roller düştüğü, yoksul üniversite gençliğine özel çözümler ihtiyacı, yoksula yönelik sosyal mekânlar oluşturulması, Aile Sigortası Projesi'ne katkı olarak önerildi.
Benim dikkatim, "sürdürülebilirliği" noktasına odaklandı. Sosyal devlet bir keyfiyet değil, Anayasal hak... Ancak bu "hak", eğer bunu destekleyen ekonomik imkânlar mevcut ise sürdürülebilir olacaktır.
Sosyal devletin dünyadaki iyi örnekleri dahi bugün ekonomiler krize girince çatırdamaya başladı. Mesela
Danimarka, küresel krizden kaybetmeye başlayınca aklına ilk gelen, yoksul göçmenleri başından savmak oldu.
Kılıçdaroğlu AK Parti'nin ekonomik performansının kötü olduğu tezini yineliyor kahvaltıda... Peki CHP'nin "ekonomiyi iyi yöneteceğinin garantisi nedir?" soruma; "üretken ekonomi
modelimiz hazır" cevabını veriyor.
Çalışması bitirilen bu model, "zenginlik halka dokunsun" başlığıyla yakında tartışamaya açılacak.
Kılıçdaroğlu; vergiden işsizliğe, cari açıktan sanayi önceliklerine dek bütün alanları kapsayan ekonomik programı bizzat kendisi ve ekonomi kurmayları ile sunacağını söylüyor.