Mısır’da son
Firavun Hüsnü Mübarek devrilirken, Maha isimli
genç kızın Twitter’a şu satırları düşüyordu,
Tahrir Meydanı‘ndan:
“Bu devrim ordusuz başladı ve ordusuz devam edecek. Diktatör koruyucuları, size ihtiyacımız yok!”(*)
Anlaşılır bir tepkiydi bu.
Çünkü, yalnız son otuz yılı kapsayan Mübarek döneminde değil, 1950’lilerden beri Mısır’da gerçek
iktidar askerin elindeydi.
Ve asker bu
ülkenin en ayrıcalıklı kurumuydu.
Bu nedenle, Mısır
halkının gerçekleştirdiği 11
Şubat Devrimi’yle birlikte şimdi herkesin kafasını tek bir soru uğraştırıyor:
Asker ne yapacak?
Tahrir Meydanı’ndaki yirmi günlük halk ayaklanması sonrasında ülke yönetimini tümüyle devralan asker, ilk iş olarak parlamentoyu kapattı.
Anayasayı askıya aldı.
Ve kesin bir tarih vermedi, ama yeni bir anayasayla birlikte -tahminen altı aylık bir sürenin sonunda-
seçimlere gidileceğini duyurdu.
Bu arada, Mübarek’in otuz yıllık otoriter yönetiminin asıl dayanağını oluşturan ‘
olağanüstü hal rejimi’nin ne zaman kaldırılacağı ve siyasal tutukluların salınıp salınmayacakları konularında da fazla
renk vermedi asker...
Kısacası:
Gelinen noktada kafalar karışık.
Belirsizlikler ağır basıyor.
Mübarek’siz bir Mübarek rejimi kapıyı çalabilir mi?
Mısır ordusu,
demokrasiye kontrollü geçiş diyerek, -Türkiye’den bizim de çok iyi bildiğimiz ve yeni yeni kurtulmaya başladığımız- bir ‘askeri
vesayet sistemi’nin temelini yeni bir anayasayla atabilir mi?
Kendi ‘kırmızı çizgileri’ni çekerek, seçim sandığından çıkacak
sivil siyasetçilerin manevra alanını daraltabilir mi asker?..
Bir başka soru:
Yeni anayasayı kimler, nasıl yapacak?
Asker ve siyaset, din il
e devlet ve siyaset ilişkileri yeni anayasal sistemde nasıl düzenlenecek?
Gizli
Amerikan diplomatik yazışmalarında adı,
yaşlı-muhafazakâr-değişime karşı dirençli diye geçen, şimdiki askeri yönetimin bir numarası Mareşal Tantawi eliyle yeni Mısır’a giden yol açılabilir mi sorusu da güncelleşmiş durumda...
Mısır’ın son 60 yıllık geçmişinde ordunun oynadığı rol ve ordunun yapısına bakınca, demokrasi açısından birçok sorunun havalarda uçuşması normal.
Kendisini çok uzun yıllardır ülkenin kurtarıcısı olarak gören Mısır ordusu aynı zamanda ülkenin en ayrıcalıklı kurumu.
Yalnız siyasal değil,
ekonomik bakımdan da öyle. Özellikle üst rütbedeki subayların gelir durumları ve hayat standartları ortalamanın çok üstünde...
Ayrıca Mısır ordusu, ülke ekonomisinin birçok alanında ‘iş çıkarları’na sahip...
Askeri harcamalar milli gelirin yüzde 21’ini yutuyor ki, Mısır’da bu miktar ulusal sağlık bütçesinin dört katına bedel...
Bir başka deyişle:
Mısır ordusu için devlet içinde devlet denebilir.
Ancak, Mısır’da genç subayların orduda mevcut ‘kurulu düzen’den fazla mutlu olmadıkları da bilinmekte...(**)
Evet, 11 Şubat Devrimi’ni ben de sevdim.
Halk ayaklandı, Firavun gitti.
Şimdi iktidarda asker var.
Tahrir Meydanı’nın genç devrimcileri çok uyanık olmalı!
Her şey daha yeni başlıyor!
*12 Şubat 2011 tarihli Radikal’de
Cengiz Çandar’ın yazısından.
** Mısır ordusuyla ilgili olarak, 12 Şubat 2011 tarihli The Times’taki Amir Taheri ve 12/13Şubat 2011 tarihli I. Herald Tribune’daki Richard Bulliet imzalı yazılara bakılabilir.