Hangi dünya kupasıydı tam hatırlamıyorum. Lakin TRT spikeri ısrarla 'Şubeir' diyordu Suudi Arabistanlı bir oyuncuya. Oysa bildiğimiz Zübeyr'di futbolcunun ismi.
Daha önce yine bir kez dile getirmiştim.
Körfez Harbi yıllarında başlayan simültane habercilik günlerinde antenleri direkt CNN International'a çevirip oradan aldığı haberi üzerimize boca eden Türk kanalları namaz kılan
Saddam Hüseyin görüntülerinin üzerine, 'Saddam eğiliyor, Saddam doğruluyor, Saddam galiba
ibadet ediyor' gibi tarihi komedilere
imza atmışlardı.
Tabii devir değişti... Köprünün altından çok yayınlar aktı. Şimdi bir dolu tematik kanal var. Ve takdir edersiniz ki her kanala yetecek kadar uzmanımız yok. Bu nedenle dönüşümlü olarak
nöbetçi uzman kadrosu bulunduruyor haber istasyonları.
Durum o kadar orijinal bir boyuta ulaştı ki, bir kadrolu uzman katıldığı canlı yayında, 'Acelem var, başka kanala da çıkacağım' diyebiliyor. Aynı kadrolu uzmanı aynı
akşam üç ayrı kanalda görebiliyoruz.
Yılın belli dönemleri
sezonluk olarak ekrana çıkan uzmanları eskiden beri biliyoruz.
Mehmet Öz Sezonu diye bir şey var mesela.
Bahar gelip börtü böcek ortaya çıkıp, ayvalar
çiçek açınca gelir yurtdışındaki bizi gururla temsil eden bilim adamımız.
Sonra her
Ramazan ekrana çıkartılanları biliyorsunuz. İsmi lazım değil bazılarının bu sezon için önceden
hazırlık yaptığını, saçlarını filan boyattığını da duymuştuk.
Başörtülü yazar-çizer arkadaşlarımız ise
İslam ile ilgili hangi konu olursa olsun uzman sayıldıklarından onlara her tür soru sormak serbesttir. Örneğin
miras hukuku da sorulur, kadına şiddet de... Enteresan olan, bu profesyonel yorumcuların normalmiş gibi hiç yadırgamadan bu sorulara
cevap yetiştirmeye çalışmalarıdır.
Bir süreden beri
Mısır'da tarihi bir kıyam oluyor biliyorsunuz. Mısır halkı her gün meydanlara dökülüp, onlarca yıllık diktatörlüğe son vermek adına bir hareket başlattı. Ve
doğal olarak Türk kamuoyu ilgisini Mısır'a yöneltti.
Bir şeyi öğrenip, ikinci şeyi pekiştirdik Mısır olayları sayesinde. Birincisi Türk haber kanallarının aslında '
geyik muhabbeti'nden çok da başka olmayan durumları. El Cezire televizyon haberciliği nasıl yapılır dersi verdi adeta bize. Canlı yayınları, ciddi üslubu ve yayın formatı ile... İkincisi ise her ne kadar sayısal anlamda çok görünse bile ülkemizde 'uzman gazetecilik' alanında ciddi gedikler olduğu.
Zaman Pazar'da Murat Tokay'ın bu konudaki haberini okumadıysanız internetten bulup okumanızı salık veririm.
Mısır'ı, Arap dünyasını sadece teorik anlamda Batılı kaynaklardan bilen uzmanlar ile 30 yıl öncesinden kalma köhne analizleri güncel diye yutturmaya çalışan iptidai düşüncelerin cirit attığı ekranlardan beslenen Türk kamuoyunun bahtsızlığını bu haberden okuyun.
İşin 'İdeolojik cımbızlama' yönü bir yana Türk dış politikası ve Türk medyasının dış haberciliği ciddi anlamda kendini
sorgulama, diye düşünmekteyim. Ekranın üstünde yazan 'Alexandria' yazısını 'Orası nere?' diye yanındakine soran dış haberler uzmanı insanlar gördük ekranlarda. İskenderiye'yi onlar bilmeyecek de, biz sıradan insanlar mı bileceğiz?
El Cezire'nin ülkemizdeki
Cine 5'i satın aldığı ve
Türkçe yayınlara buradan başlayacağı söyleniyor. Satın alınma gerçekleşti mi bilmem, lakin
taşıma su ile değirmen dönmüyor. Hele haber değirmeni hiç!