Türkiye neden geri bir
ülke? Çünkü sadece ve sadece ülkeyi “kimin” yöneteceğini konuşuyor. İleri bir noktaya ulaşması niçin ne yapması gerekir? Ülkeyi “kimin” yöneteceğini değil, “nasıl” yöneteceğini konuşur.
Ama galiba bu noktadan çok uzağız. Biliyorsunuz...
Ankara’da,
OSTİM ve
İvedik Organize Sanayi Bölgeleri’nde 3
Şubat 2011 tarihinde meydana gelen
yangın ve patlamalarda toplam 20 kişi hayatını kaybetti, 53
işçi yaralandı.
Davutpaşa’da
kayıt dışı bir imalathanede
yaşamını yitiren 21 işçi gibi ölen bu insanlarımızı da çok kısa bir sürede unutacağız...
Hâlbuki ölen ölene...
Pazar günü Kahramanmaraş’ta termik santrale kömür sağlayan açık
işletme sahasında meydana gelen göçükte 1 kişinin öldüğünü, 10 kişinin de yaralandığını anımsatayım...
***
Burası padişahları değil, ölüp duran insanları önemsese yapılacak iş çok belli; hızlıca
AB İlerleme Raporu’ndaki reformları gerçekleştirmek...
Ama maalesef “yönetilenlerin nasıl yönetileceği” ne siyasal iktidarın, ne de muhalefetin umurunda...
Olsa OSTİM’de 20 kişi ölmeyecekti...
***
Çünkü AB İlerleme Raporu, çalışanların ölmemesi için yapılması gerekenleri uzun zamandır madde madde yazmakta:
“İş sağlığı ve güvenliği konusunda çok sınırlı ilerleme kaydedilmiştir.
AB fonlarıyla gerçekleştirilen faaliyetlerin katkısıyla, idari kapasite ve farkındalık düzeyi artmıştır.
Sadece kayıtlı işçileri kapsayan resmi istatistiklerde 2007 yılındaki
iş kazası sayısına göre çok az bir farkla, 2008 yılında 72.963 adet iş kazası meydana gelmiştir.
Kayıt dışı sektörün de dâhil edilmesi durumunda, rakam çok daha yüksek olacaktır.
İş sağlığı ve güvenliğine ilişkin Çerçeve Direktifin iç hukuka aktarılması konusunda ilerleme kaydedilmemiştir.
Bu durum, hâlihazırda iç hukuka aktarılmış olan mevzuatın uygulanması bakımından önemli bir eksiklik teşkil etmektedir.
Bu konuda bir öncelik oluşturan İş
Teftiş Kurulu’nun kapasitesinin güçlendirilmesine, ilave
personel alınması ve bunların eğitilmesi yoluyla devam edilmiştir. Bununla birlikte, ekonominin ve
işgücü piyasasının büyüklüğüne kıyasla, iş müfettişlerinin sayısı çok düşük kalmaktadır.
Madenlerde ve taşocaklarında yaşanan ölümcül dramatik
iş kazaları, mevzuatın uygulanması ve kamu kurumları tarafından yapılan denetimler bakımından endişe yaratmıştır.
Kot kumaşı kumlama tesislerindeki kötü çalışma koşullarından kaynaklanan ölümcül ‘silikosis’ hastalıkları görülmeye devam etmiştir.”
***
Türkiye’de “
iş sağlığı ve güvenliği” konularıyla ilgilenen müfettişlerin sayısı ne kadar biliyor musunuz?
Maalesef 314.
Peki ya “iş müfettişleri”?
Onun da sayısı 635.
Çalışma müfettişlerinin sayısı bir yıl içinde yüzde 7 artmış... Aynı dönemde çalışanların sayısındaki artış ise 1,5 milyon...
***
Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan geçenlerde partisinin Ankara İl Teşkilatı’nın düzenlediği bir toplantıda çok önemli bir iş yaparak sayılarla
2023 vizyonunu açıkladı.
Ama AB’ye yönelik tek kelime etmedi...
Muhalefet ise zaten bu konularda da nal topluyor, AB üzerinden iktidara
eleştiri yapmaktan çok uzak...
Hâlbuki...
AB reformları, “yönetilenin yaşam kalitesine” yönelik
toplumsal bir proje...
Bunu yok saydıkça, reformlarını gözardı ettikçe, biz
başkanlık konuşacağız, emekleriyle yaşam kazanmaya çalışanlar da Davutpaşa’da, OSTİM’de olduğu gibi ölüp ölüp gidecek, toplum da bu ölümleri unutacak...
Çünkü burası geri bir ülke.
“Nasıl” yönetileceğimiz değil, “kimin” yöneteceği daha önemli...
Tersi olsa, AB reformları yapılması halinde önlenebilecek bu ölümler bu kadar duyarsızca geçiştirilir miydi?