'Kelebek etkisi' dönemi bitti, şimdi 'katır tepmesi' çağındayız


Geçen hafta medyanın gündeminde Mısır'daki olaylar vardı. Yazılı basında 1.000'e yakın haber ve köşe yazısı yer aldı. Türkiye'ye pek çok açıdan uzak olmayan bu bölgede olanlara hep birlikte dikkat kesildik. Bir yandan olagelenleri anlamaya çalışırken, diğer yandan da bu ülkedeki gelişmelerin iş dünyamızı ne kadar etkileyeceği konusunu onlarca kere tartıştık. TİM verilerine göre daha çok satıp daha az aldığımız Mısır'a 2,5 milyar dolarlık ihracatımız var. Bir nabız tutmak için Oğuz Satıcı'nın da ortağı olduğu Mısır'da yaklaşık 350 milyon dolarlık yatırımı bulunan Polaris International Industrial Parks'ın ortağı Tunç Özkan'ı arıyorum. Özkan, 6 yıldır Mısır'da yaşıyor. "Köklü bir devlet olarak olayların hızlıca bitmesi, akil Mısır halkının da en öncelikli dileği, ancak gençler daha fazlasını istiyor, huzursuzluk devam edebilir. Devam ederse stratejik öneme sahip 80 milyonluk bir ülkede ve bölgede çok sıkıntı yaşanır. Son 5 yıldır atakta olan Mısır, turizm gelirleriyle ekonomisini güçlendiriyordu, karışıklık turizmi baltalar. Süveyş Kanalı ise başka bir gelir kaynağı, kapalı kalamaz." diyor. Yakın tarihi boyunca sürekli sıkıntılar yaşayan bir ülkenin vatandaşı olarak temennimiz, karmaşanın bir an önce bitmesi. Bildiğiniz üzere dünya, küre olmaktan çıkıp da düz bir alana dönüşeli epey oldu. Bu sebeple eskiden başka ülkelerde olanların gelip bizi bulmasına 'kelebek etkisi' denirdi, şimdi buna halk arasında da sıklıkla kullanıldığı gibi 'katır tepmesi' deniliyor. Reklam dünyasında bu haftanın kritiği Dünya dönüyor ticaret devam etmek, çarklar da dönmek durumunda. Yüzümü yurtiçine dönüyor ve son dönemde yapılan reklam kampanyalarına bakıyorum. Bazılarını akıllı, bazılarını sempatik ama bazılarını da anlamsız buluyorum. İşte o zaman reklam işiyle uğraşanların sadece hizmet verdikleri markaya ilişkin sorumluluklarının ötesinde pazarlama sektörünü büyütmek gibi bir önemli sorumluluğu olduğunun altını da çizmek gerekliliğini hissediyorum. Ne mutlu ki son dönemde 'ben yaptım oldu' türünden reklamların ve kendini sanatçı sanan reklamcıların sayısı azaldı! ING bank'ta neler oluyor? Geldiklerinde epey sesleri çıkmıştı. Hatırlarsınız ING'nin kelime olarak hayatımıza girmesi için tam sayfa reklamlar vermişlerdi. Başarılı da olmuştu. Sonrasında ise bir iki nokta atış ve uzun bir sessizlik dönemi oldu. Şimdi sıkı bir kampanyayla ürünlerini tanıtıyorlar. Deterjan firmalarının devasa kirli çamaşır topunu hatırlatan portakal ile 'Turuncu Hesap'a atıfta bulunan kampanyada Demet Evgar-Emre Karayel ikilisi başarılı bir oyun sergiliyor. Yoksa başarı payesini Bir Kadın Bir Erkek'teki oyunlarından ötürü Evgar ve Karayel'e baştan bir avans olarak mı veriyorum ayırt edemedim? Oyunu ve oyuncuları bir yana bırakıp reklamın amacına ilişkin bir soru soralım: "Turuncu Hesap nedir, size diğerlerinden farklı ne kazandırır?" Kibariye'yi seviyoruz galiba Mutlaka öyle olmalı, yoksa akıllı markalar reklam yüzlerini kendi kafalarından seçmez. Belli ki Kibariye bazı markaların hitap etmek istediği kitlenin benimsediği bir kimlik. Hatırlarsınız Turkcell'in 'Daha fazla hayat' cıngılının arabesk formatını yine sanatçı seslendirmişti. Şimdi de Eti'nin Paykek markası için kendisiyle özleşen 'Kim Bilir' parçası ve görüntüsüyle de yer alıyor ekranda. Maksat, Paykek'teki lezzet ve şekildeki değişikliğin duyurulması. Kampanya işe yaradı mı, duyduk mu, gidip satın alır mıyız? Yanıt evetse, bu iş oldu demektir. Ünlü kullanımında zirve yaptık Pek çok kez yazmışımdır. Marka, kestirme bir yol ile tüketicisinin kabullendiği, sevdiği bir ünlüyü seçer ve onun ağzından, yüzünden, hal ve tavrından mesajını verir. Eskiden bu kadar dizi ve beraberinde de bu kadar yeni yüz yoktu. Bu sebeple de hep aynı yüzler pek çok markanın mesajını taşırdı. Şimdilerde ise ekranda bir dizi tuttu mu reklamcılar da, oyuncuları barındıran cast ajansları da yüz avına çıkıyor. Yani demem o ki, zaten dizi izlenirken oyuncu reklamlardaysa bir taşla iki kuş vurulmuş oluyor. Örneğin Aşk-ı Memnu'nun, Muhteşem Yüzyıl'ın ve Kurtlar Vadisi Filistin'in başarılı oyuncusu Nur Aysan şimdi de Dove reklamlarında. Sanatçı, filmlerde daha çok yardımcı rollerde oynuyorsa da Dove reklamında tek kişilik oyununda başrolde. Pascal Nouma iyi ki var. Sağ olsun üç ayrı marka için aynı zamanda iletişim yaparken bir yandan da 'Yok Böyle Dans'ta başarılı gösterilere imza atıyor. Kendisinden çok umutluyum, program devam ederken daha pek çok alanda yeteneklerinden faydalanılacaktır. Demet Evgar-Emre Karayel ikilisini ise yukarıda yazdım, tekrar etmeyeceğim. Sonuç olarak oyuncuları reklamdaki mesajı taşıyan kaldıraçlar gibi düşünürsek, güçlü imajları olan popüler sanatçılarla reklam yapmak tüketicilere ulaşmak için bilişim diliyle 'short cut' uygulamalar. 'Short cut'a varım ama 'copy paste'lere hayır! Aygaz hayal gücümü zorladı ama sevdim Çocukluğumuzun markasıydı ama hayatımıza doğalgaz gireli pek çoğumuz unutmuştuk. İpragaz bir ara iletişim çalışmalarına ağırlık vermiş, Aygaz'a doğrudan atışta bulunmuşsa da ağır ağabey yanıt vermemişti. Şimdilerde ise eğer bilmediğimiz başka bir hesap yoksa 'bayram değil seyran değil neden reklam yapıyor' sorusunu sorduracak kadar sıkı asılıyor meseleye. Fena da olmadı hani! Hizmetini 'dünyanın her yanına götürünüm'ün ötesine taşıyan Aygaz, uzaya da el atmış durumda. Müziğine ve özellikle sonundaki korna nakaratına bayıldım. Bilgisi olmadan fikri olanlara dergi okutun Günlük karmaşa içinde gazete ve televizyonda haberleri, sıcak yorumları alelacele izliyor ve o anın sıcaklığıyla değerlendirmeler yapıyoruz. Oysaki dergiler sebep-sonuç ilişkisi içinde derinlikli bilgilendirmeler yapar. Bu sebeple de harcıâlem değildir. Bir Aksiyon okuru olarak herkesin dergiyi okuması gereken önemli bir kaynak olduğunu söylemeliyim. Yanlış bilmiyorsam şimdilerde gündemin nabzını sosyo-politik açıdan tutan ve tirajı Türkiye ortalamasının çok üstünde 53 binde olan tek haftalık dergi. Geçtiğimiz hafta çeşitli bakış açılarını kapsayan içeriğini ama daha da önemlisi, 'olaylara mutlaka farklı açılardan bakın' diyen mesajını ilettiği bir reklam kampanyasına başladı. Son dönemde pek çok iyi dergi ticari anlamda yetersiz bulunup ardı ardına kapatılırken, bilgisi olmadan fikri olan pek çoklarının yaşadığı bir toplumda dergi okumanın önemine ben de bir kez daha vurgu yapmak isterim. Unutmayınız ki, bir mecra olarak televizyon saniyelerde, gazeteler bir günde tüketilirken dergiler bir sonrası gelene kadar yaşar.
<< Önceki Haber 'Kelebek etkisi' dönemi bitti, şimdi 'katır tepmesi'... Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER