Sevgili okuyucular, bu
pazar sohbetinde demokratik rejimde, hukuk devletinin meşru sınırları içinde ‘hak aramak’tan bahsedeceğiz.
Bazı jakoben çevreler,
Tunus ve Mısır’da otuz yıllık dikta rejimlerine karşı yürütülen
halk hareketlerinden heveslenerek sanki Türkiye’de bir dikta yönetimi varmış gibi garip beyanlarda bulunup ahkâm kesiyorlar. Halbuki bu hareketler, 1950 öncesindeki
CHP’nin tek partili Şeflik Diktası’na karşı çıkışı hatırlatıyor.
Türkiye’de
militan CHP’liler, ulusalcılar, Ergenekoncular ve oligarşik despotizmden yana olanlar, Erdoğan Hükümeti’ne karşı ‘direnme hakkı’ndan söz ederken, misal olarak gösterdikleri Tunus ve Mısır’da, halk Erdoğan’ı ve Türkiye’yi kendisine
model olarak alıyor. Zavallı jakoben taifesi bu çelişkiyi görmüyor mu?..
Hangi Direnme Hakkı?
Efendim, Attila
İlhan’ın çok beğendiğim bir
seri eseri vardı. ‘Hangi Sol’, ‘Hangi Batı’ şeklinde devam ederdi.
Attila İlhan yaşasaydı, CHP’lilerin son saçmalıkları konusunda ‘Hangi Direnme Hakkı?’ diye bir kitap yazabilirdi.
Şu trajikomik hadiseye bir bakınız:
TBMM Adalet Komisyonu’nda, yüksek yargının iş yükünü hafifletmek ve biriken dosyaları eritmek için bir
kanun tasarısı görüşülüyor. Tasarıya göre,
Yargıtay’da ve Danıştay’da yeni daireler kurulacak ve üye sayıları arttırılacak. Daha önce bizzat Yargıtay defaatle bu talepte bulunmuş. Ancak şimdi siyasallaşmış yüzünü göstererek ayak diriyor. CHP’liler ve tüm jüristokratik
vesayet yanlıları bu zorunlu tasarıya karşı çıkıyor. Neden mi? Çünkü, yeni daireler kurulur da yeni üyeler alınırsa, CHP jakobenizminin
Seyfi Oktay ve benzeri kişilerin partizanlıklarıyla Yargıtay ve Danıştay’da oluşturduğu siyasallaşmış kadroların tahakkümleri sona erecek...
Şimdi, Komisyon görüşmelerinin ortasında CHP Genel Başkan Yardımcılarından
İsa Gök çıkıyor ve marksist devrimcilere taş çıkartacak bir üslupla bağırarak iktidarı ‘karşı devrimcilik’ ile suçlayıp halkı ‘mahalle mahalle,
sokak sokak’ direnmeye çağırıyor.
Bununla kalsa iyi... Beyefendi gazaba gelip söylemiş der, üzerinde durmazsınız. Lakin, toplantıdan sonra on CHP milletvekilinin halkı ayaklanmaya çağıran
bildiri yayınlamasına ne diyeceksiniz? Hele, CHP’nin Genel Başkanlık koltuğunda ‘baş’ gibi değil de ‘
şapka’ gibi oturan Kılıçdaroğlu’nun bunlara katılarak Tunus ve Mısır’dan dem vurmasına güler misiniz, ağlar mısınız?..
Genel
seçimlere dört ay kala, bir siyasi parti seçim mitingi düzenleyeceğine, halkı kışkırtarak meşru olmayan
eylemlere çağırırsa bu olayı nasıl yorumlarsınız? Seçimlerden ümidini kesmiş bir partiye oy verebilir misiniz?..
Hangi öğrenci eylemleri?
Efendim, bir de hiç sıkılmadan
Atatürk’ün gerçek dışı
Bursa Nutku’ndan söz ediyorlar. Güya Atatürk gençlere, taşla, sopayla meşru demokratik yönetimin üzerine çullanın demiş!..
1960’lı yıllarda Soğuk Savaş’ın kuklalarıyla
darbeci muhterisler, Atatürk’ün olmayan sözlerini istismar ederek gençleri sokağa dökmüşlerdi.
Yüksek öğrenim gençliğinin hukuka ve kanunlara uygun, meşru hudutlar içinde yaptığı demokratik gösterileri yasaklamak elbette doğru değildir. Ancak, ellerinde taşlar, sopalar,
molotof kokteylleriyle polise saldırarak eylem yapan öğrencilerin yasal olmayan eylemlerine elbette izin verilemez. Bütün gelişmiş demokrasilerde bu böyledir.
Üstelik Türkiye’de, diğer demokratik ülkelerden farklı olarak hukuksuz öğrenci eylemleri, antidemokratik müdahalelerin gerekçesini oluşturmak ve darbe ortamı hazırlamak için de kullanılmaktadır.
Hangi
işçi eylemleri?
Efendim, CHP’nin çağrısını yaptığı gayrimeşru ve antidemokratik ‘direniş’in ilk provası dün
Ankara’da yapıldı. ‘Torba Kanun’ bahane edilerek Türkiye’nin her tarafından DİSK’li işçiler ve diğer marksist eylemciler Ankara’ya geldiler. Ellerinde Che Guevara posterleri, kızıl bayraklar, yanlarında CHP milletvekilleri güya
kanun tasarısını
protesto ediyorlar...
Düşünebiliyor musunuz?.. Bu kızıl
kafile Meclis’e doğru yürüyüşe geçiyor. Hedeflerinin TBMM’yi kuşatmak(!) olduğunu söylüyorlar. Valilik tabii olarak bu milli iradeyi
hedef alan yürüyüşe izin vermiyor. Netice olarak polis görevini yapıyor ve bu kepazeliğe mani oluyor.
Sorarım sizlere, siz Ankara Valisi’nin yerinde olsaydınız aynı tedbiri almaz mıydınız? Yoksa eylemcileri kendi hallerine bırakıp, ‘Gidin TBMM’de istediğinizi yapın mı derdiniz?..’
Rahmetli Attila İlhan gibi soruyorum: Hangi işçi eylemleri, hangi direnme hakkı?!..
Üstelik, Kanun Tasarısı’nda işçiler hakkındaki hükümlere karşı çıktığını söyleyen
sendika ağaları ile provokatörlerin, tasarı hakkında hiçbir şey bilmedikleri de anlaşılıyor.
Bölücülere örnek oluyorsunuz
Efendim, Tunus ve Mısır’da yaşanan olaylar
teröristbaşı Öcalan’ın da gündeminde. Öcalan , ‘Diyarbakır’da halk, Mısır’daki gibi günlerce sokaktan ayrılmazsa, taleplerini dile getirirse, işte o zaman barış gelir’ diyor.
AK Parti düşmanlığı nelere kadir... İsa Gök zihniyetlilerle teröristbaşını aynı çizgide buluşturuyor.
‘
Kürt’ demeye korkan CHP lideri, bu ‘direnme hakkı’ söylemine devam ederse, korkarım ki bölücü kitle hareketlerine de örnek teşkil edecektir.
Bu kafada giderse, CHP’nin
12 Haziran Genel Seçimlerinde yüzde 20’nin üzerine çıkması mümkün değildir vesselam...