On kişilik bir grupla hacca giden Osman Hoca'mızın hac dönüşü hatıralarını
Aksiyon Dergisi'nden bir grupla beraber dinliyorduk. Çok orijinal gelen bazı hususları resimli olarak genişçe anlatabilmesi için Aksiyon'dan arkadaşlara bunu bir röportaja çevirerek dergide genişçe anlatmalarını istedim, ama haftalar geçti bir hareket göremedim. İmkânım nispetinde bu hatıraları dar köşemde aktarmaya çalışacağım.
- Hacca niçin gidilir; gaye ve
hedef nedir?
-
Allah emrettiği ve Allah razı olduğu için gidilir. Biz, Allah Teâlâ içimize hac iştiyakını düşürüp
yolculuk için şartları mümkün kılınca Muhterem
Fethullah Gülen Hoca'mıza o mukaddes mekânları ve bereketli zaman dilimlerini nasıl değerlendirmemiz gerektiğini sormuştuk. Bizlere; "Hac, farz bir ibadettir. İmkânı olan mutlaka bu vazifesini edâ etmelidir. Ne var ki, bu devirde, hakîki inanmış bir gönül sadece kendisi için hacca gitmez. Haccınızı şahsîlikten çıkarıp 'ümmetin haccı' haline getirebilecekseniz gidin oralara. Bugün Ümmet-i
Muhammed gariptir, dertlidir ve ızdıraplar içindedir. Ümmet-i Muhammed için hac yapacak, o mukaddes atmosferi 'Ümmet! Ümmet' iniltileriyle daha bir ısıtacak gönüllere ihtiyaç var. 'Allahümme feracen ve mahracen li ümmeti Muhammedin!..' deyip ağlayacak, etrafındakilere de insanlık için
gözyaşı dökme iştiyakı mayalayacak sinelere ihtiyaç var." dedi.
- Hac hazırlığı için ne yaptınız?
- Üç ay öncesinden hac ile ilgili CD'ler temin ettik. Pek çok kitap alıp okuduk, altlarını çizdik, notlar çıkardık. Hac esnasında
umre,
tavaf, say vs. için yürümemiz gereken onca mesafeye dayanabilmek için günlük yürüyüşlere başladık. Yürüyüşler sırasında hac ile ilgili vaazları dinledik... Eşe dosta vereceğimiz hediyeleri baştan hazırlayıp mukaddes yerlerde alışverişten uzak durmanın tedbirini aldık... Oralarda okunacak duaları bir araya getirdik, fotokopilerini hazırlayıp içli dua edenlere de dağıttık...
-
Kâbe ile ilk karşılaşmanızda ne yaptınız?
- Bâbüs
selam'dan (Selam kapısından) içeriye girdik. Kâbe'ye yaklaştıkça etrafımız kalabalıklaşıyordu, insanlara çarpmadan ama grubumuzu da kaybetmeden ilerlerken
siyah örtüsüne bürünmüş, peçesini indirip ihrama girmiş o Güzel (Kâbe) karşımızda belirdi! Merdivenlerden inerken gözümüzü ondan alamıyorduk. Dilimizde ve gönlümüzde bir kıpırtı, heyecan... Kâbe'yi ilk görüşteki duanın kabulü fırsatını kaçırmama telaşı... Sonra dile gelen talepler, dualar, yakarışlar ve gözlerden süzülen yaşlar. "Allah'ım rızan, Allah'ım mağfiretin, muhabbetin.. Ahh günahlarım... Ahh ümmet-i Muhammed! Ümmet-i Muhammed'in hâli..." Yana yakıla dua, gözyaşlarıyla dua... Ama yetmedi, yetmezdi de. Ne söylesek, ne istesek yetmezdi... Kâbe karşısındaki ilk duamızdan itibaren, her durakta aynı duaları tekrarlamayı
ihmal etmedik.
O gece tavaf ve sayimizi yapıp sabah namazını kıldıktan sonra otele döndük. Mina'ya ve arkasından Arafat'a çıkacağımız âna kadar her gün en azından iki defa umre yapmaya ve kalan vakitlerde mümkün olursa nâfile tavaf yapmaya karar vermiştik. Hocaefendi'nin tavsiyesine uyarak, Efendimiz'den (sas) başlamak üzere, büyüklerimize, anne-babalarımıza, dost ve arkadaşlarımıza umreler yapacak, böylece haccımızı şahsîlikten çıkarıp, şahs-ı mânevînin miracı haline getirmeye çalışacaktık... Elhamdülillah grup halinde bunun için büyük gayret gösterdik...