Küçük bir
kız çocuğu öğretmeni
sınıfa girip, “günaydın çocuklar” dedikten hemen sonra heyecanla parmağını kaldırıyor ve söz hakkı verilmesini beklemeden de konuşmaya başlıyor. “
Öğretmenim ben Türk olmak istiyorum.
Annem, senin annen baban
Kürt, sen istesen de Türk olamazsın diyor. Neden, sizce de Türk olamaz mıyım?”
Bu soru da, bütün çocuk soruları gibi, beklenmedik, amansız ve sabırsız. Öğretmen Türk. Neyse ki
Muhsin Kızılkaya’ya yatılı okulda
Türkçe öğretmek için ağzını burnunu kan çanağına döndüren öğretmenlerden değil. “Elbette olabilirsin, sen zaten Türk kızı Türksün.” Ya da “sadece Türk doğulmaz, Türk olunur da, hem en ateşli Türk milliyetçileri de senin gibi sonradan Türk olanlardır. Hemşehrin
Ziya Gökalp de sonradan Türk olup, üstelik Türkçülüğün esaslarını yazmadı mı?” demiyor. (Kim bilir belki de Ziya Gökalp de böyle bir çocukluk döneminden sonra Türk olmaya karar verdi.) Öğrencisini anlamaya çalışıyor. “Neden kızım?” diyor. Yanıt ise net ve kısa geliyor öğrencisinden; “Çünkü öyle işte Türk olmayı seviyorum.”
“Annen haklı kızım, olamazsın, hem Türk olmaya çalışman da çok anlamlı değil” diyor ve ona Arıkara kabilesinin reisi Beyaz Kalkan’ın sözlerini okuyor. “Derinin rengi insanları farklı kılmaz. İyi iyidir, kötü kötüdür. Büyük yaratıcı hepimizi kardeş olarak yaratmıştır.” “İyi bir insan olmana konuştuğun dilin hiçbir olumsuz etkisi olmaz. Eğer kötü bir insansan
İngiliz,
Fransız, Kürt ya da Türk olman bunu değiştirmez. Sen Türk değil, hep iyi bir insan olmaya çalış” diyor.
Diyor ama “nedir bu çocuğu böyle düşünmeye iten şey” demekten de kendini alıkoyamıyor. Ya kendi çocukları da bir gün “babamız neden Kürt anne, o neden Türk olmadı” derlerse!
Yukarıdaki paragraflarda anlattığımız bu olay kurgu değil, sevgili okurlar. Kahramanımız kız çocuğu, Diyarbakır’ın bir kenar semtinde İlköğretim beşinci sınıf öğrencisi. Sınıf arkadaşlarından birazcık daha büyük 12 yaşında. Türkçesi de onlardan daha iyi. Zayıf, uzun boylu, kibar yüz hatlarına sahip, esmer güzeli bir Kürt kızı.
Zeki, araştıran sorgulayan bir çocuk. Zaman zaman öğretmenine “Neden mahallemizdeki herkes çöpleri yerlere atıyor?” “Neden evdeki işsiz abim anneme kötü davranıyor?” diyor.
Kim suçlu peki? Çocuğun Türk olmak istemesine neden olan şey ne? Çevresindeki kadınlardan daha çok şey bilen, daha iyi giyinen, şivesiz konuşan ve çocukları da böyle konuşmaya
teşvik eden,
model seçtiği öğretmeni belki de.
Medya da en bayağı esprilerin vazgeçilmez kahramanı kötü şiveli, doğulu, kro,
maganda tipleri mi? Yoksa içinden geçtiği eğitim sistemi mi?
Her gün ona “Türküm, doğruyum, çalışkanım” dedirten, “ne mutlu Türküm diyene, Türk gibi güçlü, Türk övün çalış güven, bir Türk dünya ya bedeldir, Türkün Türkten başka dostu yoktur” gibi veciz sözler öğreten, çocukları okumaya “babam Türk, annem Türk, soyum uludur” sözleri ile başlatan bu eğitim sistemi mi acaba?
Çocuklarımızın kompleksiz, ön yargısız yetişmesini sağlayacak, özgür düşünceye sahip kılacak, bilimsel temellere dayanan bir eğitim sistemine ne zaman sahip olacağız? Bir çocuğun Kürt olabileceğini kabullenmenin, bölünmemize neden olabileceği paronayasından hiç kurtulamayacak mıyız acaba?
Önemli olan Çetin Altan’ın “Türk’e Türk propagandası yapmak” sözlerini sürekli üfleyerek böbürlenmek mi? Ya da üretici, kendine güvenen, insanlığa faydalı olabilecek birikim ve donanıma sahip, mutlu bireyler yetiştirmek mi?
Not 1: Sevgili Muhsin üzül; çünkü hala yatılı
bölge okullarında aynı yöntemle çocuklara Türkçe öğretmeye çalışan vatansever öğretmenlerimiz mevcut. Ve sevin; Tatvan’ın Kızvak Köyünde, çocuklarına daha yakın olmak isteyen, onları anlayıp, onlarla bir şeyler paylaşmak için Kurmanci öğrenmeye çalışan, Çermik’in Hasud Köyünde aynı nedenlerle Zazaca öğrenmeye çalışan öğretmenlerimiz oldu. Bugün de hala böyleleri var.
Not 2: Allah’ım Mısır’lı kardeşlerimizin dizlerine derman, gönüllerine fer ve vicdanlarına akl-ı selim ile hareket etme basireti ver. Onları bugün
Cuma namazı sırasındaki, na-mübareklerin şerrinden, oyunundan ve hilelerinden koru. Allah’ım, onları na-mübareklerin eliyle helak ederek, seni seven ve senden
yardım dilenenleri mahzun etme… Allah’ım bizi na-mübareklerin eline bırakma…