Bugün
Türkiye'de ve dünyada "
Mısır'ı
doğu okumak" diye bir sorun olduğunu düşünüyorum.
Müslümanlar, laikler,
Amerika,
Avrupa vs, herkes için.
Fatih Okumuş, Mısır'da olan biteni anlatabilecek iyi bir isim. El Ezher'de
İslam Hukuku ve
Hukuk Fakültesi İslam Hukuku Bölümü'nü bitirmiş. Yüksek
lisans ve doktora yapmış. Halen Rotterdam İslam Üniversitesi'nde
öğretim üyesi ve TRT
Arapça televizyonunda konsept danışmanı. Yani
bilim adamı ve gazeteci.
Fatih Okumuş'un dünkü Zaman'da ve Habertürk'te çıkan yazıları, önümüze sağlıklı bir Mısır röntgeni koyuyor. Bugün sizlerle, o yazıdan bazı bölümleri paylaşacağım. Herkese doğru bir perspektif sunacağına inanıyorum.
Okumuş "Mısır'da ne olmadı?" sorusu ile başlıyor ve bu bölümde şu notları düşüyor:
"Mısır'da yaşanan bir ekmek kavgası, ekmek
ayaklanması değildir.
Mısır'da yaşanan bir İslamcı ayaklanma değildir. Mısır anayasası, ikinci maddesinde Mısır Arap Cumhuriyeti'nin bir İslam devleti ve kanunlarının ana kaynağının şeriat olduğunu vaz' eder. Geleneksel İslamî akımların en güçlüsü
Müslüman Kardeşler hareketi ise 'Biz İslam'a göre hükmetmek değil, İslam'a göre hükmolunmak istiyoruz' şiarını benimsemiştir. Ülkeyi yüzde yüz şeriata uygun yönetme arzusundaki cemaatler ve siyasi hareketler bulunmasına karşın; halkın büyük çoğunluğu bu eğilime
destek vermez.
Kahire ve İskenderiye'de beş yıl kadar önce 25-35 yaş arası eğitimli, meslek sahibi, çalışan ve çalışmayan, Müslüman ve Kıptî gençlerle yaptığım görüşmelerde hem Müslüman Kardeşler'e hem de hükümete karşı mesafeli olduklarını tespit etmiştim. Dinî hassasiyetlere saygılı, ancak dayatmacı olmayan, katılımcı bir rejim özlemi içindeydiler.
Mısır'da yaşanan bir dış kışkırtma değildir.
Sokak hareketi rejimi yıkabilir; ancak yerine yenisini kuracak güce sahip değildir. Yeni düzeni kuracak lider kadrolara ihtiyaç var. Mısır'da henüz bir lider çıkmadı."
Mısır'la ilgili ikinci soru "Mısır'da ne olmayacak?" şeklinde sorulmuş ve şu değerlendirmeler ortaya çıkmış:
"
Ordu halkı ezmeyecek; halkın içinde çünkü. Mısır ordusu, daima hükümetten daha vatansever olmuştur. Ayrı kışlalarda değil halkın içinde yaşamaktadır. Halkın değerlerini, umutlarını, kederini paylaşır. Ordunun asayişi sağlamakla yetineceğini, yıkılıp gitmekte olan bir rejime daha ziyade payanda olmayacağını tahmin ediyorum.
İslamcı ayaklanma olmadığı için teokrasi gelmeyecektir. Böylece
Arap dünyası hakkındaki yalanların en yaldızlılarından birinin daha mumu sönmüş olacak. Sözümona hür dünyanın, Batı'nın kamuoyuna karşı uydurduğu 'Diktatörlere desteğimizi çekersek Araplar şeriat ister ve radikal İslamcıları iktidara taşırlar; o da Batı çıkarlarına uymaz' söyleminin safsatadan ibaret olduğunu göreceğiz.
Dış mihrakların kışkırtmalarıyla ihdas olunmuş bir ayaklanma olmadığı için yeni bir kukla rejim gelmeyecektir. Bununla birlikte
İngiltere,
İsrail ve Birleşik Devletler yeni oluşacak herhangi bir yönetimi hemen kuşatmaya çalışacak; bunu sağlamak için ne havucu kullanmayı
ihmal edecek ne de sopayı. Hüsnü Mübarek'in yerine
Cemal Mübarek gel(e)meyecek, bunu biliyoruz."
"Mısır'da ne olabilir?" sorusu da önemli. Fatih Okumuş'un bu soruya verdiği
cevaplar şöyle:
"Birleşik Devletler, her ne kadar bu süreci başlatmış olmasa da elbette bu dönüşüm sürecinde ipin ucunu ele geçirmeye ve süreci
kontrol etmeye çalışacaktır. El-Baradey'in Birleşik Devletler'den Mısır'a ithali ve geçici devlet başkanı gibi yamanma süreci, eğer daha derin bir planı gölgelemek üzere kurgulanmış yem değilse, amatör işi bir 'ya tutarsa' hamlesidir. El-Cevap: Tutmaz.
Halkın güveneceği,
dindar ancak dinci olmayan, Arap dünyası ve İslam dünyasından önce
köylü ve kentli Mısırlılar için çalışacak bir lider henüz çıkmadı. Bu lider kesinlikle Amerika ve İsrail yanlısı olmayacaktır."
Fatih Okumuş, yazısının son bölümüne, bu coğrafyanın mü'min bir aydını olarak kendi temennisini koymuş. Benim de paylaştığım bu temennilerde şunu söylüyor:
"Şimdi
hedef fikirlerin, malların, paranın, tecrübenin, iş gücünün, eğitimin, turizmin, eğlencenin, hayata dair her şeyin Okyanus'tan Körfez'e ama aynı zamanda Adriyatik'ten Kafkaslar'a değin serbest dolaşımını sağlamak olmalı. Bu birlik nüfus yoğunluğu itibarıyla büyük ölçüde Müslümanları ihtiva etmekle birlikte;
bölgenin bütün kültür ve birikimini kucaklayacaktır.
Kuzey Afrika ve Ortadoğu'da sömürge sonrası dönem kapanmakta, yeni bir çağ başlamaktadır. Arzum ve ümidim yöneticilerin bir an önce gaflet uykularından uyanarak bu değişim ve dönüşüme ayak uydurmaları; gitmeleri gerekiyorsa kovulmadan, devrilmeden çekilme onurunu göstermeleridir. Yoksa bu sel, önüne kattığı çer çöpü sürükleyecek güçtedir."
Türkiye'den Mısır için sadece iyilikler dileriz. Coğrafyamızın bu önemli ülkesi sancıdan kurtulursa bu tüm bölge için "normalleşme" yolunda çok önemli bir gelişme olacaktır. Türkiye'nin büyümesi Mısır için, Mısır'ın iyileşmesi Türkiye için bir kazançtır.