Geçenlerde
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ekrem
Erdem, okul ve kamu kurumlarında F klavye kullanımını mecburi kılmayı planladıklarını açıkladı.
70'li yılların başında F klavye ile daktilo kullanmayı öğrenmiş biri olarak bu habere çok sevindim; sevincim elbette ki "Herkes benim kullandığım klavyeye alışsın." cinsinden
ucuz bir güdüye yaslanmıyor; F klavye,
Türkçe için tasarlanmış, üzerinde araştırma yapılarak klavye üzerinde harflerin dağılışı ilmi esaslara göre tertip edilmiş bir düzen; kullananlara rahatlık ve sürat sağlıyor. Türkçede çok kullanılan sessiz harfler, klavyenin solunda toparlanmış; sıklık derecesine göre diğer yerlere dağıtılmış sessiz harfleri kolayca tuşlayabiliyorsunuz.
Ve ilginç bir ayrıntı: F klavye bugün
icat edilmiş bir düzen değil; tâ 1955'ten beri daktilo kullananların bildiği bir kolaylık. İsteyenler, internetin
arama çubuğuna
İhsan Sıtkı Yener ismini yazarak Türkçe klavyenin nasıl bir sürecin, emeğin ve dikkatin eseri olduğunu öğrenebilirler.
Bilgisayar hayatımıza girene kadar esasen "F mi kullanalım, Q ile mi idare edelim." diye bir meselemiz yoktu. Resmî kurumlarda kullanılan bütün daktilo ve klavyeler zaten F oldu yıllar boyunca; çünkü F klavye 1974'te
Türk Standartları Enstitüsü tarafından "Mecburi standart" olarak ilan edilmişti; hâlen öyledir.
Kamu hizmeti gören bütün devlet memurları, işlerinin gereği klavye kullanacakları zaman önlerinde F klavye daktilo buldular, yöneticiler kuruma daktilo satın almaları gerektiğinde F'yi
tercih etmek zorundaydılar.
Günün birinde bilgisayarlar yaygınlaşmaya, "Her eve lâzım." kabilinden evlere girmeye, hatta her
okuma-yazma bilen vatandaş bir bilgisayar edinmeye başlayınca satıcı firmalar, kolaylarına geldiği için
Q klavyeli bilgisyarlar satmaya başladılar; oysa ki F klavyenin
Türkiye'de taşıdığı özel önemi farkeden bazı firmalar (yani benim bildiğim
Apple), "isteyen"
tüketicileri için F klavye tercihi sunmaya itina gösterdiler. Yıllar boyunca Apple Türkiye temsilcilerinin Türk tüketicileri için ürettiği F klavye kullandım bu sayede. Ne var ki Q klavyeyi "Dünya standardı; evrensel olmanın lâzımesi" zanneden birçok tüketici yüzünden Q klavye yaygınlaştı ve öyle bir hâl aldı ki, "
Okullarda ve kamu kurumlarında F klavye mecburi olacak." denildiği zaman, kendilerine "
Otomobil yerine çalı süpürgesine binin." teklifi yapılmışçasına yüzlerini buruşturup, "Ama bu saçmalık." diye sızlanmaya başladı bazı nâzenin Türk gençleri.
Nitekim Erdem'in açıklamasından sonra kıyı-bucağı "Vardır bu işten AK Parti'nin bir çıkarı; kimbilir
yandaş müteahhitleri nasıl zengin edecekler?" yollu câhilâne dedikodular başladı; onu, daha çok
mürekkep yalamış ve her şeyi bildiğini zanneden daha ukalâ zümrelerin vıdıvıdısı izledi, diyorlar ki meselâ:
"Bu çağda milliyetçilerin göğsünü kabara kabara savunduğu, bilgisayar-
bilişim ve internet dünyasının ruhuna tamamen aykırı girişim.
İnternetin çıkış noktası tüm dünyayı birbirine bağlamak, o anda dünyanın neresinde olursak olalım online olabilmek değil midir; bunun için de insanların gittikleri her yerde, herkesle hızlı bir şekilde
iletişim kurabilmesi için alışkın oldukları ortak bir klavye düzeni gerekli değil midir; e öyleyse bu düzenin dünyanın hemen her yerinde herkes tarafından kullanılan, üretilen tüm
yazılım ve cihazlarda standart hale gelen, en yaygın klavye düzeni qwerty ile sağlanmasında ne gibi bir mahzur vardır?"
Çok tutarlı, çok mâkul gibi görünen bu mantığın
küçük bir kusuru var: Sonu yok! Meselâ "Bütün dünya
İngilizce konuşurken biz niçin Türkçe'de ısrar ediyoruz?"a kadar uzatabilirsiniz bu çokbilmişlik tavrını.
Okuduklarını bile anlamıyor olmaları cidden endişe verici bir durumdur. Kısaca hatırlatalım:
-
Hükümet, Q klavyeyi yasaklamıyor; öyle bir yetkisi ve iktidarı da yok. İsteyen dilediği klavyeyi kullanabilecek fakat okullarda çocuklara bilgisayar eğitimi verilirken önlerinde F klavye olacak. Resmî kurumlar bilgisayar alımlarında sadece F klavye satın almak durumunda olacak; hadise sadece bundan ibaret...
İsteyen Q klavyesinin başına geçip yine bütün dünyayı birbirine bağlayarak, nerede olurlarsa olsunlar "online" olabilme imkânına sahip olacak zaten eskisi gibi; ancak
devlet memuru iseniz bir zahmet iki gün zaman ayırıp önünüzdeki bilgisayarı kullanabilmek için F öğreneceksiniz; iki gün sürmez bile...
Son zamanlarda hükümeti,
seçim yoluyla alt edemeyeceklerine iyice aklı kesip ümitsizliğe kapılan bazı çevrelerde, mevzu ne olursa olsun lâfı iktidara getirip garip laflar ediyorlar. Bir örnek veriyorum. Geçen hafta
Vatan gazetesinde "Silivri'den Meclis'e doğru" başlıklı bir haber yayınlandı; haber bazı
Ergenekon sanıklarının CHP'den
aday gösterilerek mahpustan kurtarılmaları hakkındaydı. Bu haberi yorumlayanlardan biri bakınız ne yazmış haberin altına:
-Neden olmasın, vaktiyle at ve
eşek etinden
sucuk yapıp satanlar simdi boşbakan...
F klavyeye karşı çıkanların ilk anda hazırlıksız yakalanıp "Yine kimbilir ne dolaplar çevirecekler bakalım" yollu yorumlar döktürmeleri de seviye itibariyle bu kalitede işte. Eskiden kızar, üzülürdüm, şimdi sadece gülüyorum.
Hani biraz kabiliyetim olsa, bütün olumlu ve olumsuz şeyleri hükümetin uğursuzluğuna ve beceriksizliğine bağlayıp öfkesinden lokomotif gibi istim bırakan gayrımemnunlar kitlesinin saplantısını açığa çıkaran bir skeç kaleme alacağım ama nerede o kabiliyet bende?
Hiçbir şeyini beğenmediğiniz ülkenizden birisi çıkıp vaktiyle son derece güzel ve kullanışlı bir klavye sistemi icad etmiş; insan biraz onur duyar, insan biraz gurura kapılır, hayır efendim...
-Bakalım AK Parti bu F klavye yasağından kaç milyon götürecek milletin kesesinden?
"Başınıza F klavye düşsün de görünüz" diyeceğim ama demiyorum işte.
-Qwerty'iniz be! deyip geçiyorum.