Geçtiğimiz eylül ayında
Irak Kürdistanı'nın başkenti Erbil'de bir düğüne davet edilmiştim. Daveti yapan, moda tasarımcısı Rojin Aslı Polat'tı. Rojin, tasarladığı gelinliğin giyileceği
töreni bizzat görmek istiyordu.
Merak ediyordu çünkü. Kürdistan'daki gelişmeler, oradan buraya yönelen ilgi dikkatini çekiyordu. Severek kabul ettim. Bir grup
arkadaş 'Kürdistan'a düğüne gidiyoruz' diye curcunalı, keyifli bir
yolculuk yaptık.
Erbil'e defalarca gitmiş biri olarak, şehri biraz daha içeriden tanımama vesile olacağı için ben de heyecanlıydım. Şehrin kuzeyinde geniş bir bahçe içinde hazırlığı yapılan törenin ışıklandırmasından
masa düzenine, gelin çiçeğinden kırmızı halısına her şey İstanbul'dan
sipariş edilmişti.
Kalabalık bir davetli topluluğu, gelenekle
modernin uyumla harmanlandığı keyifli bir tören izledik. Şarkılar söylendi, dans edildi.
Davetliler arasında bulunan Kürdistan'ın Eğitim Bakanı Safeen Dezai ile sohbet ederken atmosferi kastedip 'bir Boğaz eksik!' demişti. Sahiden düğünün ışıkları, havai fişekler, beyaz masa örtülerindeki özen Boğaz kıyısında yapılan bir tören havasındaydı.
Tıpkı Dezai gibi pek çok Ortadoğulu siyasetçinin hayalini süsleyen Boğaz manzarasını oraya taşımak mümkün değil belki ama İstanbul'da üretilen kültür baş döndürücü bir hızla o merkezlere ulaşıyor.
Var olan ilginin içeriğini daha doğru yorumlamak için oralarda bulunmak gerekiyor. Benim gördüğüm, Ortadoğu'dan
Türkiye'ye kültürel açıdan çıtası giderek yükselen bir ilgi mevcut. Bu
akşam Erbil'de sahne alan 'Zeynep Tanbay Dans
Projesi' bunun en somut örneği. Tanbay, Araz adlı gösteriyi bugün ve yarın Erbilli izleyiciye sunuyor. Araz'ın Erbil'e gidiş serüvenine başından itibaren tanıklık etmiş biri olarak her iki tarafta gördüğüm heyecan fazlasıyla
ümit verici.
Zeynep Tanbay, o coğrafyaya ilk yolculuğu olduğu için heyecanlı. Orada gençlerle ve Erbilli izleyiciyle dansı aracılığıyla buluşmaya özel önem veriyor. Araz'ı davet eden 2010 + üyelerinin heyecanı ise bambaşka; Erbil'e yeni bir vizyonla
bakan üç kadın, kafa kafaya vermiş ve ortaya muhteşem bir iş çıkarmışlar. Safeen Dezai'nin Türkiyeli eşi Nurgün
Güney Dezai, Erbil'deki Türk konsolosunun eşi Melis Birder Selcen ve
Kürt işkadını Ferda Cemiloğlu Erbil'in kültürel hayatına sadece
renk değil, yön de verecek olan projelere ev sahipliği yapmak üzere bir
dernek kurmuşlar. Adından başlayarak vizyonu ve hedefleri ile ufuk açıcı bir proje olan 2010 +, kaliteli sanatı Erbil'e taşımayı hedefliyor. Nurgün Dezai geçtiğimiz gün aradığında orada alınan mesafenin, içinde yaşadığı tarihin hızından coşkuyla söz ediyordu. Araz gösterisiyle açılışını yapacak dernek Türkiye ile anlamlı bir kültür köprüsü kurmayı hedefliyor.
Araz, dilsiz bir dünyanın çığlığını duyurmak isteyen bir modern dans gösterisi. Bedenin sınırlarını zorlayan, anlamın merkezinin insan varlığı olduğunu hatırlatan düşüncesiyle o coğrafyanın acılarına dil kazandırmaya çalışan bir proje. Geçtiğimiz yıl Zeynep Tanbay arayıp, çalıştığı konu ile ilgili metin desteği istediğinde, severek kabul ettim. Zeynep yerinden, yurdundan edilmiş insanların dilini kurmak istiyordu. Doğduğumuz yurttan kovulmuş olmanın trajik hikâyesine dokunmak istiyordu. Bu akşam Erbil'de Araz'ın dilsiz ama çok şey anlatan insanları konuşacaklar. Ben de gösteride Araz için yazdığım metni okuyacağım. Soranice çevrisinin de okunacağı metnin, kelimeleri izleyici ile buluşurken yaşayacağım heyecan, yıllar önce Erbil'e yaptığım ilk yolculuğun heyecanından daha büyük.
Bu akşam izleyiciler arasında yaptıkları uzun tarih yürüyüşünde çağları aşan Irak Kürdistanı'nın yöneticileri de olacak. Bu kadar hızlı seyreden bir tarihin sadece tanığı değil, kurucusu da olmak heyecan verici olmalı.