Tarihin en kısa savaşı olarak bilinen Mohaç Meydan
Savaşını çekin de
reyting ölçünüzü görelim.
Mohaç ki! Osmanlı ordusu 100 bin kişi ve 300 top, Macar ordusu 150 bin kişi 100 toptan oluşmaktadır.
Savaş sonunda 25 bin Macar askeri Mohaç ovasında yok olurken,
kral dahil bir çoğunun akıbetinin bataklıklarda ne olduğu öğrenilememiştir.
Düşünün dünyanın iki muazzam ordusu bir ovada karşı karşıya gelecek. Ve:
Kameralar önce; Kanuni’nin konuşlandığı ‘Türk Tepesi’nden bu manzarayı görüntüleyecek, sonra teker teker her iki tarafın; Padişahının atının gözünden kılıcına, vezirinden sadrazamına, paşasından yeniçerisine, Kralı’ından zırhlı şovalyelerine ve günün şartlarında yapılmış devasa toplarını kare kare resmedecek.
Arkasından; iki saat sürecek ve Avrupa’nın en güçlü devletlerinden Macaristan’ın iki saat gibi kısa bir zaman içinde 25 bin ölü vererek nasıl yok olduğunu gösterecek bir sahne kayıtlara geçecek.
Hele, Kanuni’nin üç zırhlı şövalye ile karşılaştığı
final sahnesi öyle muazzam dır ki!
Sanat hayatında hiçbir yönetmenin hayal edemeyeceği kadar gerçektir.
Daha savaşın başında, Macar asilzadelerinden oluşan gönüllü 32 zırhlı şövalye, Osmanlı hükümdarını ölü ya da diri ele geçirmek için bir huruç hareketi yapar ve 39 şövalye ölürken, 3 şövalye Kanuni ile ölümüne savaşır.
Kanuni tek başına üçünü de alt ederek savaşa da noktayı koyar.
Ve perde kapanmıştır artık. Hem Macar kralı, devleti ve şövalyeleri açısından hem de yönetmen için.
Belki bu sahneler kostüm, atlar ve yemi, top maketleri hasılı savaş sahnesi
maliyet açısından yüksektir. Ancak Türk sinemasına kazandıracaklarını düşündükçe söz konusu maliyet çok hafif kalır.
Tabi günün şartlarına göre (buna sinema dilinde dönem filmi-sahnesi denilir) bu orduların insanlarından (Figuran), hayvanlarına ve kullanılan malzeme prodüksiyon ücreti olarak yapımcı şirketinin cebinden çıkar.
Ama İstenirse bu sahneler çok profesyonelce çekilir.
Ayrıca finansmanın çok da problem olacağını sanmıyorum.
Çünkü yayıncı Show TV’nin ait olduğu Çukurova Grubu’nun; Türkcell GSM gibi nakit kesen ve halka arz ile NASDAQ'da- Amerikan Borsasında bile -işlem gören sponsoru var.
Yoksa yapımcılar açısından önemli olan reyting ise gerisi teferruattır demek mi gerekir.
Önemli olan 5 dk’lık bir savaş sahnesinin maliyetiyle birlikte alacağı reytinge karşılık, Kanuni’li-Hürrem’li bir sahnenin maliyetiyle ve prodüksiyon kolaylığına karşılık alacağı reytingi düşündüğümüzde, belki yapımcılara hak(!) vermek gerekebilir.
Çünkü kimse kolay kolay 3 dk’lık bir sahne için milyon dolar harcayarak risk almak istemez.
Ama çakma bir saray odasında Kanuni-Hürrem halveti, hem adâp hem de maliyet açısından ucuz olmakla birlikte reytingi yüksek sahneler tercih edilmesini/edildiğini görmek, çok da abes sayılmasa gerek.
***
Bu arada, reytingi
tavan yaptıracak ve tam da diziyi yapanlara ve danışmanlarına da hatırlatmakta fayda gördüğüm İbrahim Paşa ve yaptıklarını kaydedeyim.
Hem bu sahnelerin daha çok ses getireceğini ve reytingin tavan yapacağına bahse girerim.
Macaristan seferi, bir fermanla halk’a duyurulur. Saray’dan çıkan Kanuni ve yanında İbrahim Paşa ile bir grup yeniçeri görüntüsüne, Harem’de ağlayan Hürrem sahnesi de eklenerek savaşa gidiş kareleri yansıtılır.
Saray içinde kadınlar arasında bir iki Kanuni kıskançlığı sahnesinin arkasından, bir kös sesi ve
zafer nameleriyle sarayda Kanuni’nin Mohaç zaferi ilan edilir.
Dönüş ise muhteşemdir.
Kısa bir Kanuni ve askerlerinden (üç-beş yeniçeri kılıklı) oluşan kafile saraya girer.
Sonrası Kanuni-Hürrem buluşması vs.
Reytingi tavan yaptıracak ise; Osmanlı tarihini ‘oğlan’ ruhuyla yansıtan Reşat Ekrem Koçu’ndan öğrenen dizi danışmanlarının ve senaristlerinin o muhteşem(!) tasvirleri içinde; İbrahim Paşa’nın Macar Kralı’nın sarayından ganimet olarak İstanbul’a getirdiği ve Konağı’nın bahçesine diktirdiği heykellerle halvet(!) sahnesidir. Duyurulur.
***
O İbrahim Paşa ki! Mohaç savaşı kazanılmasıyla Macar Kralı’nın sarayından getirttiği heykelleri konağının bahçesine diktirir.
Ki! İstanbullular bu heykeller yüzünden İbrahim paşa’yı putperest olarak anlatan şiirler yazılıp söylemiştir.
Sırf bu yüzden İstanbul’lu;
Bir Halil gelmiş idi putları etmişdi şikest (mağlup) ;
Sen Halilim şimdi geldin kıldın halkı putperest.
Şeklinde mısraları diline pelesenk yapmış.
Ve İbrahim Paşa’nın bu dünya sevdasının kendi başını yediğini de yazalım ki! Kimse; peki ona ne oldu? diye merak etmesin.
Hasılı: 46 yıllık iktidarı döneminin on yılının (ki ABD Başkanları iki dönem(8yıl) ancak
başkanlık yapabildiklerini düşünürsek) at sırtında, savaş meydanlarında geçtiğini ve 30 yıl dünya dengelerinde tek söz sahibi olan bir devletin hükümdarı olarak; üstelik dünyada adaletin tecellisi için Kanunlar koyan Kanuni’yi; Saray’da
harem oyunlarına hapseden dizi danışmanlarının ve senaristlerinin ucuz reyting avcılığına sadece kolay gelsin denilir.