İlk kez
darbe korkusunun en aza indiği, yeni bir anayasa yapma umudunun yeşerdiği bir
seçim sürecindeyiz...
Siyasi partiler eksik de olsa, şimdi daha çok sorunlar üzerinden
siyaset yapıyor.
Bunlar olumlu gelişmeler...
Ama hâlâ olumsuzluklar da var.
Hâlâ siyasetin gündeminde
heykel gibi,
içki gibi "ucube" konular var ve hâlâ muhalefet partileri, kendi gündemini anlatmak yerine iktidarın söylediklerine
cevap yetiştirme derdinde...
Oysa sorunlarıyla yüzleşme çabasındaki bu
ülkenin ciddi bir potansiyeli var ve bu potansiyel harekete geçirilmeyi bekliyor.
Siyasi partiler buna kafa yoracaklarına ne yazık ki başka işlerle uğraşıyor.
Bunun için sadece son 8 yılda
Türkiye'nin nerden nereye geldiğine ve nereye gideceğine bakmak yeterli.
Bu tespit elbette Türkiye'nin temel sorunlarını çözdüğü anlamına gelmiyor. Ama Türkiye'ye içeriden değil, dışarıdan bakanların gördüğü gerçeği artık siyasetin de görmesi gerekiyor.
Elimde son dönemlerde PwC olarak tanınan PricewaterhaouseCoopers (LLP) şirketinin
Londra ofisinden, ekonomi uygulamaları bölümü uzmanlarından John Hawksworth ve Anmol Tiwari tarafından hazırlanmış bir
rapor var.
Rapor, gelişmiş 7 ülkeyle (G-7), gelişmekte olan 7 büyük ekonomiyi (E-7) 2050'ye kadar,
büyüme hızları ve dünya ekonomisindeki yerleri açısından kıyaslıyor.
Önce G-7 ülkelerini sayalım: ABD,
Japonya,
Almanya,
İngiltere,
Fransa,
İtalya ve
Kanada...
Bunlar da gelişecek olan 7 ülke: Çin,
Hindistan,
Brezilya,
Rusya,
Endonezya,
Meksika ve Türkiye...
Rapor, daha önce de aynı
ekip tarafından yapılan tahminlere paralel olarak, Batı'dan Doğu'ya doğru akmakta olan
ekonomik güç kaymasının devam edeceğini ve küresel
finans krizinin aslında bu sürecin daha da hızlanmasına neden olduğunu temel bulgu olarak ortaya koyuyor.
Ve en çarpıcı sonucu 2020'de göreceğiz. Çok değil, 9 yıl sonra 2020'de E-7'lerin toplam ekonomik büyüklüğü (GSYİH açısından) G-7'leri geçecek.
Aynı yıl Çin, ABD'yi geçerek dünyanın en büyük ekonomisi olacak. Hindistan'ın ABD'yi sollaması ise 2050 civarında olacak.
Bu büyümeyi etkileyenlerden biri de "çalışabilir yaştaki
nüfus artışı" gösteriliyor.
Yani
genç nüfusa sahip olmak... E-7'lerin büyümesinin
motor ülkeleri Çin ve Hindistan... Ancak Çin'in büyümesi zaman içinde daha hızlı yavaşlayacak. Bunun nedeni de Çin'in "tek çocuk" politikası olarak gösteriliyor.
Gelelim Türkiye'ye...
Geleceğin dünyasında Türkiye'nin önemli bir yer alacağını öngörüyor rapor.
Türkiye'nin bugünkü sırasını 15'incilik olarak gösteren rapora göre 2050'de Türkiye, dünyanın 12'nci büyük ekonomisi olacak.
Böylece Türkiye, İtalya, Kanada,
İspanya ve
Güney Kore gibi ülkeleri geride bırakacak.
2050'ye doğru giderken Türkiye'nin ortalama yıllık büyümesi % 5.1 ve ortalama nüfus artışı % 0.6 olarak tahmin ediliyor.
Bu büyüme hızıyla Türkiye;
Vietnam, Hindistan,
Nijerya, Çin ve Endonezya gibi ülkelerin gerisinde kalırken, G-20 içindeki diğer ülkelerden daha hızlı büyüyecek.
Nüfusun büyümedeki rolüyle ilgili şu tespitin de altını çizmek gerekiyor.
Türkiye'nin önümüzdeki kırk yıllık büyümesinin yaklaşık beşte birlik kısmı, üretken nüfustaki artıştan olacak.
Başbakan Erdoğan'ın ısrarla "üç çocuk" meselesini gündemde tutması sanıyorum bu tür öngörülere dayanıyor.
Ancak bu gelişmeye rağmen ABD, Japonya, Almanya, İngiltere, Fransa, İtalya, Kanada ve Rusya vatandaşları bizden daha zengin olmaya devam edecek.
Bu öngörüler bugün Türkiye'nin geldiği nokta üzerinden yapılıyor. Bir de Cumhuriyet'in 100'üncü yılının kutlanacağı 2023'e kadar, başta
Kürt meselesi olmak üzere, Türkiye'yi gerileten tüm sorunların çözüldüğü bir Türkiye hayal edin...
O zaman her şey çok daha farklı olacak.
Siyasetin buna kafa yorması gerekmiyor mu?
SABAH