Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki
darbeci cuntacılar suçüstü yakalanmıştır.
Ortaya çıkarılan
darbe planları buz gibi darbe planıdır.
Hem de en ince ayrıntısına kadar planlanmış, bu milletin üzerine nasıl bir karabasan gibi çöküleceği bütün detaylarıyla kaydedilmiş darbe planlarından söz ediyoruz.
Buz gibi askeri darbe...
Bazıları hâlâ
AK Parti hükümetinin siyasi rakiplerini
Ergenekon Davası ve operasyonları sayesinde susturduğunu ileri sürüyor.
Silahlı muhalefeti durdurmak hükümetlerin yasal görevidir.
Askerin işi
siyasete karışmak olamaz.
Eğer siyaset yapmak istiyorsa, 28
Şubat sürecinin küfürlü konuşan subayı
Osman Özbek gibi
emekli olduktan sonra parti kurar ve sandıkta boyunun ölçüsünü alır.
Demokrasiye inanmıyorsanız, diktatörlüğe, tek parti yönetimine, monarşiye, krallığa mı özlem duyuyorsunuz?
Genel
kurmay başkanları hakemlik yapmaktan usandı.
Kendi alt kadrosunun yaptığı
baskılardan bunalan son 10 yılın
Genelkurmay başkanları, içindeki cuntacıları temizleyeceğine ihbarcıların peşine düştü.
Suç işlemek, azmetmek, azmettirmek serbest ama bunları devletin yargı mercilerine şikâyet etmek
yasak!
Peki nerede bu kurmay zekası?
Ordunun imajını yıpratan yanlışlıklara neşter vurmak elzemdir, direnmek abesle iştigaldir.
Koşaner Paşa'nın durduğu yer de doğru konumdur.
Son yedi yılda planlanan darbe sayısı altıyı buldu.
Ve cunta planlarını sürekli güncelledi.
Darbe hastası subaylar var.
Doğan'ın cibilli din alerjisi vardır.
Aslında
Balyozcular ilk Balyoz darbesini 17
Ağustos 1999 depreminde yedi.
İzmit depreminin en önemli kazancı, bir
iç savaş çıkartacak planların ve fişlemelerin yerin dibine gömülmesiydi. Çünkü deprem üssü Gölcük'te 2 milyon vatandaşın fişlendiği kozmik
arşiv vardı.
Nisan 1999 MGK toplantısında Doğan'ın yazdırdığı kararları
Çevik Bir onaylatmak için Ecevit hükümetine baskı yapıyordu. Ecevit, 'iç savaş çıkar' endişesiyle direndi ve imzalamadı.
Ecevit, Bir ve MGK Genel Sekreteri
Erol Özkasnak'ın emekli edilmesi için
Genelkurmay Başkanı olacak
Hüseyin Kıvrıkoğlu ile anlaştı. Bir'in bunu öğrenmesinin ardından garip bir şekilde Kıvrıkoğlu'na Kıbrıs'ta suikast düzenlendi ama kıl payı ıskalayan kurşun arkasındaki albayı şehit etti.
Güven Erkaya ve
Çetin Doğan, gemi azıya almışlardı. 130 bin memurun namaz kıldığı veya eşi başörtülü olduğu için,
YAŞ kararları gibi yargısız infazla memurluktan atılmalarını hükümetten talep ediyorlardı.
Bu atmosferde, 10 ile
17 Ağustos 1999'da Gölcük'te yapılan istihbarat toplantısına
yabancı istihbarat örgütlerinden üst düzey yetkililer katıldı.
Deprem sayesinde fişler kayboldu ancak uslanmadılar, bir sene sonra 30 bin memuru tekrar fişlediler.
2000 ve 2001
ekonomik krizleri çıkartıldı.
Başbakan Ecevit, Mehmet Haberal'ın
Başkent hastanesinde
esir edildi!
Bir gecede
Merkez Bankası'ndan 10 milyar dolar çekip yurtdışına
transfer eden
Bank of America, City Bank ve Deutsche Bank'ı kimin organize ettiği saklandı.
Türk halkını bir gecede yüzde 50 fakirleştiren devalüasyon gecesinde para
kaçırma furyasına katılan 38
İstanbul baronunun kimler olduğunu kamuoyu henüz öğrenemedi ama bilen biliyor.
28 Şubat sürecinde Çetin Doğan'ın zorla çıkarttığı polisin bölgesine askeri sokan EMASYA genelgesi iptal edilmeden, Anayasa'nın 145 ve 125. maddeleri değiştirilmeden, 'askeri vesayeti' arzulayan içimizdeki darbe hastalarından kurtulmamız zordu.
12
Eylül 2010'da askeri vesayetin önünün tıkanması için halkımız hükümete açık çek verdi.
Artık şok haberlere alıştık, vurdumduymaz olduk!
Yıllardır habersiz yaşadığımız kontrgerillanın en mahrem
yatak odası açığa çıktı.
Zuladaki kozmik oda belgeleri, Ergenekon davalarını tutarlı, geçerli hale getirdi, sağlam hukuki zemine oturttu.
Medyanın bir kesimi çamura yatmaya, görmemeye devam ediyor.
Ortada ciddi bir "ucube", "gulyabani" var, gözlerinizi kapatmakla canavar yok olmuyor.
Evet alıştık ama darbeye karşı direncimizi sonuna kadar devam ettirmek zorundayız yoksa bunlar uslanmazlar, hortlarlar...