Tartışmasız dünyanın en saygın üniversitelerinden biri olan Harvard, bir süredir akademik kadrosunda yer alan ünlü iktisat
profesörü
Dani Rodrik sayesinde
Türkiye gündeminde.
Ama bu profesörün sık sık medyanın gündemine gelmesinin nedeni, gerçekleştirdiği dudak uçuklatan bir akademik
keşif veya bir zamanlar ilgi duyduğu Türkiye ekonomisine dair parlak bir görüş değil. Profesörü gündeme getiren konu,
Avrupa Birliği başta olmak üzere birçok uluslararası örgütün Türkiye'nin gerçekten demokratikleşmesi için bir fırsat olarak gördüğü
Ergenekon davasının uydurma olduğunu kanıtlamak ve
Balyoz darbe planı iddiasının ne kadar
çürük temellere dayanan üretilmiş bir dava olduğunu ispat ederek kayınpederi
Çetin Doğan'ı kurtarmak.
Dani, bu davasında o kadar iddialı ki, Türkiye'de birçok demokratın ve dünyada bu ülkenin demokratikleşmesine kafa yoran birçok çevrenin aksine o
Wall Street Journal'de yayınlanan makalesinde
Ergenekon davası yüzünden "Türkiye'de
demokrasi öldü" diyecek kadar ileri gidebiliyor. Bununla yetinmiyor Dani ve Ergenekon davasını demokrasi açısından fırsat olarak gören herkesi sözde demokrat ilan ediyor. İşte daha da ileri giderek ABD ve Avrupa'ya "Gözünüzü açın, AK Parti'ye verdiğiniz krediye son verin" mesajı veren o yazıdan birkaç cümle: "Açıklanamaz bir biçimde, çok sayıda sözde demokrat ve liberal Türk de hükümetin tarafını tuttu ve davalara amigoluk yaptı. Görünüşe göre, Ergenekon davalarının 'derin devlet'ten
hesap soracağını umuyorlar... Türkiye'nin sadece birkaç yıl önceki gibi 'AKP yönetiminde liberalleşen ve yükselen demokrasi' olmadığı açık. ABD ve Avrupa'nın, hem kendilerinin hem de Türk halkının iyiliği için bu ülkeye öyleymiş gibi davranmaktan vazgeçmesinin vakti geldi."
Harvard profesörü sıfatıyla dünyadaki en etkin gazetelerden birinde bu satırları yazan Rodrik bununla da yetinmedi. Balyoz iddianamesini çürütmek ve cuntacılara karşı hayatını riske atarak bu zorlu mücadeleyi veren herkesi gözden düşürmek için eşi Pınar Doğan'la beraber internet üzerinden yayın yapmaya başladı. Sadece bu konuya ayrılmış bir kitap yayımladı. Her fırsatta Türk medyasında da boy göstererek hâlâ çabalarını aralıksız sürdürüyorlar.
TÜBİTAK ve askerî savcılığın verdiği raporlara, Çetin Doğan'ın bile inkâr etmediği vahim ses kayıtlarına, binlerce sayfalık dokümana,
mahkeme tarafından kabul edilen iddianameye,
telefon kayıtlarına, darbe günlükleriyle Balyoz
belgeleri arasındaki örtüşmelere, belgelerin hazırlanmasında görev alan onlarca memurun itiraflarına, Türkiye'nin darbelerle malul tarihine ve Çetin Doğan'ın kamuoyunda çok iyi bilinen hükümet karşıtlığına rağmen Harvardlı profesör ve eşi, darbe toplantısının yapıldığı 2003'te olmayan birkaç kurumun belgeler içinde yer almasına dayanarak koca buzdağını saklamaya çalıştı.
Harvardlı profesör o kadar iddialı ki, kendisiyle
röportaj yapan Ezgi Başaran'ın, "Tüm bu çelişkileri anlattığınız kitabınız için 'En kesin olarak sonuca vardığımız ama en az ses getiren yayınımız' dediniz." hatırlatması üzerine şöyle diyordu: "25 yıllık akademisyenim, beni bu kadar kesin sonuçlara götüren olgulara daha evvelki hiçbir araştırmamda rastlamadım. Öte yandan bir araştırmacı için de bulunmaz bir fırsat; çünkü
rekabet yok, kimse ilgilenmiyor. Bu da işin ironisi." Bu kitapla akademik kariyerini tehlikeye atıp atmadığı sorusuna ise Rodrik şu cevabı veriyor: "Bence saygınlığını kaybedecek olanlar, bize bunu söyleyenler. Elimizdeki bulguları kamuoyuyla paylaşmasaydık kendi değerlerimizle çelişirdik."
Gölcük Donanma Komutanlığı'ndan çıkan 9 çuval ve Balyoz
darbe planını doğrulayan 43 klasör yeni belge karşısında Harvardlı profesör ve eşi, nasıl bir karşı
savunma geliştirecek merak ediyorum. Çünkü bu belgeler, koca profesörün tüm akademik kariyerini bağladığı ve "şimdiye kadar elde ettiği en kesin akademik sonuç" dediği tezi yerle bir ediyor. Darbe planının 2008'de güncellendiği anlaşılıyor ki bu bilgi, 2003'te var olmayan bazı kurum isimlerinin Balyoz CD'lerine nasıl girdiğini açıklıyor. Daha önemlisi, darbe sonrası hangi komutanların emekliye sevk edileceğinin de yer aldığı belgelerde geçen şu ifade: "Yakalanırsak
harp oyunu diyeceğiz." Aynen darbe planı ortaya çıktığı günden beri Çetin Doğan ve şürekasının dediği gibi.
Şimdi asıl merak ettiğim konu, Wikileaks belgesine göre ABD elçisinin bile doğruladığı darbe girişimlerini maskelemek gibi yüz kızartıcı bir misyona soyunan ve 'şimdiye kadarki en sağlam çalışmam' dediği tezi tamamen fos çıkan bu profesöre Harvard gibi saygın bir kurumun ne diyeceği...