Bizim inancımızda ilim öğrenme beşikten mezara kadardır. Hatta berzahta da devam edebilir. Merhum
Yaşar Tunagür Hocamız anlatırdı...
Onlar meşhur Hüsrev Hoca'dan İstanbul'da
ders okurken, çok
yaşlı avamdan bir zât da, hiç kaçırmadan bu derslere devam edermiş. Ona "Bu yaştan sonra ne öğreneceksin?!.." diyen talebelere, "Arzu ile bu derslere devam edenlerin tahsili kabir âleminde de devam edecekmiş diye işittim, o ümitle sizlerden ayrılmak istemiyorum!.." diye
cevap veriyormuş.
Ben Mehmet Ali Hoca'mızdan duymuştum: "Benim annemin babası olan dedem, beni hâfız olduğum için çok severdi. O yaşında Kur'an öğrenmek için gayret gösterirdi. Bir gün kayboldu. Ancak birkaç gün sonra bahçenin içindeki kuyuya düşüp
vefat ettiğini öğrenebildik. Ama
merhum validem onu rüyasında hep Kur'an çalışırken, hâfız olmak için uğraşırken görüyordu!.." demişti...
Bu bakımdan ilim öğrenmenin yaşı ve başı yoktur, diye düşünüyorum. Herkes her yaşta bir şeyleri öğrenebilir. İlim talebeleri için meleklerin kanatlarını geçtikleri yollara yayıp serdiklerine dair rivayet edilen hadis-i şerifler mevcuttur.
Bir önceki yazımda merhum hocamız Prof. Dr.
İbrahim Canan Bey ile ilgili rüyayı nakletmekten ve Üstad Hazretleri'nin bu mevzudaki kanaatinden bahsetmekten maksadım da bu idi. Onun için bu uzun kış günlerinde ilmî-dînî sohbetlerin yanında Kur'anî ilimlere de önem verelim. Bilhassa Kur'an-ı Kerim'i tecvid üzere okumayı öğrenmek için gayret edelim...
Son olarak bir daha merhum İbrahim Canan Hoca'mızın ısrarla üzerinde durduğu "
aile" konusuna dönmek istiyorum. Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın Antalya'da düzenlediği Aile Konferansı çok önemliydi. Zaten kamuoyunda da bu hususta büyük bir boşluk var. Bazı televizyon dizilerinin bilerek veya bilmeyerek aileyi ayrıştırıcı ve bölüp parçalayıcı tavırları tahribatı ve tehlikeyi iyice büyütüyor. Buna karşı "örnek aile" konusunda büyük çalışma ve gayretin olması gerekiyor. Yine Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın önderliğinde, örnek ailenin kriterlerinin ve özelliklerinin belirlenmesiyle, bütün vilayetlerimizde seçilen örnek ailelere birer
ödül verilmesi ve bu meselenin canlı tutulması gerekiyor. Bu hususta vakıfta ciddi bir çalışma ve gayretin olduğunu biliyorum.
Aslında bu mesele ile ilgili daha geniş bir araştırma ve çalışma gerekiyor. Yani inancımızda ve kültürümüzde örnek aile nasıldır ve nasıl olmalıdır? Yaşanan olumsuz haller ve ailevî problemlerin çözümü nasıl olmalıdır... Bütün bunların projelendirilmesi gerekiyor.
Konya gibi bazı vilayetlerimizde gayretli insanlarımızın öteden beri böyle bir çalışmalarının olduğunu, kurslar verdiklerini, evlendirmeyi kolaylaştırmak için maddî yönden bazı ihtiyaç sahiplerine
destek olduklarını da biliyorum. İşte bütün bu gayretleri daha da geliştirip hızlandırarak
ülke çapında yaygın ve canlı hale getirmemiz gerekiyor...
Hacca gidenler için Diyanet İşleri'nin nasıl bir kursu varsa, yani
umre nasıl yapılır,
tavaf ve sa'y yaparken neye dikkat etmek gerekir, Arafat'ta, Müzdelife'de, Mina'da
şeytan taşlarken üzerimize düşenler nelerdir, diye bilgi veriliyorsa, evlenecek olanların da aslında ta baştan bir kurstan geçirilmesi ve bu kursu başarı ile bitirdiklerine dair birer
sertifika verilmesi lâzım. Yani bütün teferruatı ve incelikleriyle bir aile nasıl kurulur, dikkat edilecek hususlar nelerdir, ailenin saadet içinde yürütülmesi için kadın ve erkeğe düşen vazifeler nelerdir, çocuklara nasıl davranılması gerekir, bütün bunlara dair bilgilerin verilmesi, derin telkinlerin yapılması gerekir. İnanıyorum ki, böyle bir seferberlik İbrahim Canan Hoca'mızın da ruhunu memnun ve mesut edecektir.
Bütün bunlar için, elimizde yeterli kaynaklar, yazılmış çok değerli eserler, vaazlar ve konferanslar da mevcuttur...