Tunus'ta olaylar çıktı ve hükümet devrildi, devlet başkanı Zeynelabidin
Bin Ali kaçtı. Dış kapının mandalı. Böyle bir adamın varlığından haberimiz bile yoktu, diplomatlarımızın ve dış haberler servislerimizin dışında.
Bu adamın bir de eşi varmış elbette, Leyla Hanım.
Resmine baktım, azıcık "topluca" ama
genç ve güzel bir kadın.
İddiaya göre, kocasının devrilmesine Leyla Hanım sebep olmuş.
Temel tüketim maddelerine yapılan ve halkın alım gücünü çok zorlayan zamlar değil yani.
Wikileaks namıyla maruf "sızıntılar sitesi", bu hanımın
Amerikan belgelerinde geçen bazı yolsuzluklarını yayınlamış, Tunus halkı da galeyana gelmiş.
Doğru olabilir de, olmayabilir de.
Fakat bunu "sürmanşetten
çakmak" ne anlama geliyor?
Okurun bilinçaltını şöyle bir gıdıklayalım, belki bir sonuç elde ederiz!... Bu anlama geliyor.
Leyla Hanım, "eğitimsiz bir aileden gelen bir kuaförmüş" eskiden... Bak bak bak.
Babası oto lastiği ve tüpgaz bayiliği gibi "ulvi" işlerle uğraşmıyormuş yani. Alt tarafı kadın berberiymiş.
Ama şimdi eşiyle birlikte Tunus şirketlerinde büyük hisse sahibi olmuş...
Tuhaftır, Tunus
Sanayiciler ve İşadamları Derneği'ne başkan yapmamışlar kadını.
Leyla Hanım,
sınıf değiştirmiş.
Sınıf değiştirmek çok ayıptır. Herkes sınıfını bilecek, örneğin mukavva fabrikatörlüğünden ya da
tavuk çiftçiliğinden gelip medya patronluğuna sıvanmayacak...
Bunu mu demek istiyorlar?
Yok canım, "först leydi" kavramıyla oynuyorlar, uyuzluğuna.
Geri kalmış ülkelerin "först leydileri" bir tuhaf çıkabilir ey okur... Imelda Marcos vardı örneğin... Ayakkabı düşkünüydü... Üç yüz bilmem kaç çift
ayakkabısı vardı...
Yazacaklar ama gençler tanımazlar ki.
Ben başka bir isim hatırlatayım, bizim kuşağın morukları bile şaşıp kalsınlar: Altmışlı yıllarda
Güney Vietnam'da bir "korkunç yenge" vardı, Bayan Van Thieu...
Biz ortaya bir "först leydi" fiti atalım, isteyenin kafasında istediği çağrışımı yapsın.
Ayrıca baksınlar, Leyla Hanım'ın başı da açık. O bunu yaparsa, başı örtülüsü ne yapmaz?
Bazı gazeteci arkadaşların içine düştükleri zavallılık düzeyi bu kadar aşağılardadır.
Temel uyuzluk "först leydi" kavramının gıdıklanmasından yola çıkmaktadır. Böyle söyleyince insanın aklına Kraliçe
Elizabeth,
Angela Merkel, hiç olmazsa Carla Bruni falan gelir.
Eh, bizim hanımefendilere de uymaz bu "
imaj" tabii. Böylece "bu ne biçim först leydi" diye saldırma olanağı doğar. Kraliçeye benzemediği için
Hayrünnisa Hanım'a, şarkıcı Carla'ya benzemediği için Emine Hanım'a pislik yaparsın.
Avrupa'da ne biçim först leydiler var ağabey...
Vallahi bizde yeterince kilise de yok,
şato da yok be ağabey!
"Hanımefendi" demeye de korkar olduk ha,
"Osmanlıcılıkla" suçlayacaklar.
Arkadaşlar, bu memlekette "leydi" meydi yoktur ve olmaz. Lord, dük, kont, marki,
baron, kardinal, piskopos da olmadığı gibi. Burada cumhurbaşkanının eşi, başbakanın eşi, bakanların eşleri vardır. Onlar da, başları açık da olsa, kapalı da olsa muhterem insanlardır.
Eh, Türkiye'nin başında "pirezidan" görmeye çalışırsanız
bıyık da uymayacaktır.
Cumaya giden bir "pıraym ministır"... Oldu mu? Böyle mi gireceğiz canım Avrupa Birliği'ne?
Atatürk namaz mı kılardı?
Çabalayın, çabalayın, böyle "gizli uyuzluklar" yaparak hiçbir yere varamayacaksınız.
İlle
modern leydi görmek istiyorsanız çok yakın çevrenizdeki bazı sınıf değiştirmiş
kasaba güzellerine bakın, içiniz açılsın!
SABAH