Türkiye yüzde yüz
yerli otomobili yapabilir mi?
Bu konu konuşulduğunda hep aklıma ilk
yerli otomobil "
Anadol" gelir. O dönemin gazetelerini taradığımız, kısa bir araştırma yaptığımızda görürüz ki o ilk otomobil büyük bir heyecan yaratmıştır. Hatta otomobilin ismi "Anadol" bir gazeteyle
işbirliği yapılarak ödüllü yarışma sonucunda halkın önerdiği isimler arasından seçilmiştir.
O günlerden bugüne köprülerin altından çok sular, Türkiye'nin yollarından çok otomobiller geçmiştir. Ama bugün Türkiye'nin yollarında Anadol'u görmek mümkün olmadığı gibi yerli bir otomobili görmek hâlâ bir hayaldir. Bu hayal gerçekleşemez mi?
Otomobil yapmak
Başbakan Erdoğan Katar'a
seyahat ederken uçakta gazetecilerle yaptığı söyleşide Erhan Başyurt'un aktardığına göre Türkiye'nin bölgede temsil ettiği
ekonomik gücü ifade ederken, yüzde yüz
yerli otomobil yapmak idealinden de söz etmiştir.
1994 yılında o zaman yaşanan ekonomik krizin en çok etkilediği alanlardan biri olarak üniversitedeki yakın çalışma arkadaşlarımla otomotiv sektörüyle ilgili bir araştırma gerçekleştirmiştik.
Araştırma çalışmaları sırasında otomotiv fabrikalarından birinde hem Türkiye'nin ilk yerli otomobili olarak
üretim bandından çıkan ilk Anadol'u görmüş, genel müdürle uzunca görüşme imkanı bulmuştuk.
Konuşma içinde sorduğum soru şuydu; neden yerli bir
marka otomobili üretimde gerçekleştiremedik? Banttan çıkan bu ilk otomobil neden geliştirilemedi, ilk
yerli üretim neden ilk yerli otomobil olamadı? Bilindiği gibi yerli oto adıyla ortaya çıkan bütün markalardaki araçlar, aslında büyük ölçüde parçaları
ithal edilen montaj ürünlerden ibaretti.
Burada hemen aklınıza ilk otomobil
Devrim değil miydi sorusu gelebilir. 27
Mayıs darbesinden sonra her darbe yönetiminin kendini gösterme hevesine kapılması gibi, o günkü cunta da kendini göstermek için "parlak fikir" arayışına girmiş, en sonunda demiryollarının
Eskişehir fabrikasında yapılan "Devrim arabalarına" sarılmıştır.
Gerçekten de bu fabrikadaki mühendis ve işçilerin gayretleriyle "Devrim" adı verdikleri dört tane otomobil yapılmıştır. Tahmin edeceğiniz gibi bu otomobillerin başta
motor ve birçok aksamı ithaldir fakat Devrim arabalarının
seri üretimi teknolojisi ticari olarak trafiğe sokulacak standartta ve düzeyde değildi.
Geliştirilemez miydi? Şüphesiz
evet geliştirilebilirdi, o da geliştirilebilirdi, Anadol da geliştirilebilirdi ama ikisi de başarılamadı...
27 Mayıs'ın bir darbe olarak olumsuzlukları siyasal tarihimize kazındığı halde, Devrim arabalarının sadece adı kaldı.
Çünkü darbeler zaten Devrim yaratamazlar.
Yerli otomobil başka yerli üretim başka
Daha sonraları Türkiye bir otomotiv sektörü yaratmak için alabildiğine teşvikler verdi, kaynaklar sundu. Fabrikaların kurulması için ülkemizin başta
İstanbul ve
Bursa olmak üzere şehirlerinin en değerli arazileri verildi.
Kamu bankaları özel sektörlerin
yabancı ortaklarıyla gerçekleştirdiği bu girişimlere katkı yapmak üzere ortak edildi sonra bu payları çeşitli yollarla şirketlerin bünyesinde kaldı. Milyonlarca dolar, döviz kıtlığı çeken ülkede, salt bu sektörleri korumak amacıyla, bu fabrikaların gerçekleştireceği ithalat için tahsis edildi.
Türkiye ile aşağı yukarı aynı dönemlerde bu faaliyetlere başlayan ülkelerin durumuna bugün baktığımızda müthiş bir hayal kırıklığı hissetmemek mümkün değildir.
Güney Kore bugün iki ünlü markasıyla başta ABD olmak üzere bütün dünya piyasalarında diş geçilemeyen bir
rekabet gücüne sahip olmuştur. Diğer
Asya ülkelerinin Japonya'yı bir tarafa bıraksak bile bu tablo oldukça düşündürücüdür.
Başbakanın sözünü ettiği yüzde yüz yerli otomobili dün başaramadık. Bugün bunu yapmamak, Türkiye'yi hâlâ montaj üssü olarak görmek demektir ki, bunun maliyeti karşımıza cari açık kalemlerinden biri olarak çıkar, işsizlik olarak çıkar. Bu konu aynı zamanda, ithalata dayalı büyümeden reel büyümeye geçişle ilgilidir. Bugün Türk sanayi yerli otomobil üretimini başaracak güçtedir.