Hizbullah ne yapacak?


102 tahliyeleri, Hizbullah'ı uykusundan uyandırdı. Bir terör örgütü daha gözünü açtı Kürt siyasasına. Maşeri vicdanı kanatan bu tahliyelerden, tüm kesimler rahatsızlık duysa da, KCK-BDP mecrası en çok rahatsızlık (+panik) duyan kesimdi. Zira birbirlerine bu derece husumet duyan iki illegal örgüt gerçekten az bulunur. Ölümcül bir kan uyuşmazlığı. Hizbullah'ın Batman'da hiçbir PKK'lıyı ve taraftarını barındırmadığı, göçe zorladığı zamanları hatırlayın. Hizbullah-PKK çatışmasıyla geçen 1991-1995 yılları arasında 700'e yakın insan öldürülmüştü. Ölenlerden 500 kadarı PKK militanı ve taraftarı olup Hizbullah İlim grubu tarafından infaz edilmişti. Hizbullah taraftarı 200 kişi ise PKK tarafından öldürülmüştü. Esasen Hizbullah terör örgütü, silahlı çatışmayı prensip edinen İlim grubuydu. Menzil grubu, silahlı çatışmaya taraftar olmayıp, bu stratejinin Hizbullah hareketine zarar vereceğini düşünüyordu. 1980'li yıllarda Vahdet Kitabevi etrafında faaliyet gösteren Hizbullahçılar, liderlik ve fikir ayrılıkları sebebiyle ayrıştı ve iki kitabevi etrafında kümelendi. Diyarbakır'daki İlim Kitabevi'ni Hüseyin Velioğlu, Menzil Kitabevi'ni ise Fidan Güngör işletiyordu. Marksist-Leninist felsefeyi savunan PKK, Kürt kitlesinin muhafazakâr yapısı sebebiyle taban genişletmekte zorlanıyordu. Bu sebeple dini kullanarak mevzi kazanmak maksadıyla Kürdistan Dindarlar Birliği, Kürdistan İmamlar Birliği ve Kürdistan İslami Hareketi gibi oluşumlara gitti. PKK, bunlarla da dindar Kürt kitlelerini yanına çekemeyince, bu kitleleri baskı altına alabilmek için 1991 yılından itibaren Hizbullah İlim Grubu'na yönelik silahlı eylemlere girişti. İlim grubunun önde gelen simalarını öldürerek Kürtler arasında ciddi bir tabana sahip Hizbullah kitlesini sindirmek istiyordu. Hizbullah İlim Grubu da PKK'nın bu eylemlerine silahla karşılık verince bildiğimiz PKK-Hizbullah çatışması sahne almış oluyordu. Hizbullah taban ve varlık itibariyle hiç yok olmadı ama 2000'li yılların başında yoğun Hizbullah operasyonlarından sonra uykuya yattı. Hizbullah kurmaylarının bir kısmı öldürülmüş, bir kısmı da cezaevi günlerini saymaya başlamışlardı. Örgütün liderlik ve şûra kanadında ciddi gedikler açılmıştı. Hem askeri hem de siyasi kanat olarak çekildi sahneden. 102 tahliyeleri Hizbullah'a yol haritasını yeniden belirleme imkânı verdi. Şurası bir hakikat ki, PKK ile Hizbullah arasında sıcak çatışma bitmiş ise de soğuk savaş hiç bitmemiştir. KCK'nın 'egemenlik hakkı gereği' vergi ve haraç aldığı, BDP'lileri bendeleri gibi kullandığı, KCK kıskacında bir Güneydoğu ve özellikle Diyarbakır var. Yanlış adım atan bir BDP'linin veya bir Kürt'ün derhal ölümle tehdit edildiği bir zemin. Osman Baydemir ve Orhan Miroğlu'nun tehdit edilişini hatırlayın. Böyle bir Diyarbakır'da PKK'nın can düşmanı Hizbullahçılar'ın önemli bir kitleyle halaylarla şenlik havasında karşılanması, başlı başına bir meydan okuyuştu. Öcalan'ın cezaevinden "eski tarz devam edeceklerse Diyarbakır'da yer verilmeyecek" ikazı da karşı tehdit. Bunlar bir tarafa Hizbullah, Kürt sorununda aktör olmak isterse, olacak potansiyele sahip. Askeri kanadını ikmal edebilme potansiyeli de mevcut. Ama istihbarat kaynakları asli tercihlerinin sivil ve siyasal faaliyet olduğunu söylüyor. Sivilleşme ve siyasallaşma düşüncesi ise şimdilerde değil, cezaevi günlerinde başlamıştır. 102 tahliyelerinde çıkanlardan üst düzey 3 Hizbullahçı'yla 2001-2003 yılları arasında Siirt Cezaevi'nde görüştüğüm sıralarda; kamuoyunda oluşan "vahşi terör örgütü" resminin farkındaydılar. KCK bölgeye ve Kürt sorununa egemen tek aktör tavrıyla yanaşmaktadır. Hizbullah terör örgütünün, bu tekçi egemen tavrı kabullenmesi oldukça zor. Velev ki gerçekleşse, "Demokratik Özerk Kürdistan"ın PKK'sı Hizbullah olabilir. Çatışma zemini biraz da PKK'nın tavrına bağlı.
<< Önceki Haber Hizbullah ne yapacak? Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER