Evet öyle, hüzünlü bir geceydi Ali
Sami Yen’de. Geçmişin derinliklerinden çıkagelen acı
tatlı hatıralar iki kalenin arasında salıncak kurmuş,
Galatasaraylıları bir o yana, bir bu yana sallıyordu.
Neler yoktu ki o salıncakta?..
Ali Sami Yen ruhu’yla birlikte, mutluluktan bulutların üstünde uçtuğumuz
zaferlerimiz de vardı, hayal kırıklıklarıyla dipsiz kuyulara yuvarlandığımız yenilgilerimiz de.
Tıpkı hayatın kendisi gibi.
‘
Berlin panteri’ vardı, büyük kalecimiz, kaptanımız
Turgay Şeren.
Metin
Oktay vardı, gol kralımız.
Ve Hakan Şükür’ün golleri...
Elbette
Hagi vardı.
Ve de ilk yarıda 2-0 geriye düşmüş olmamıza rağmen
Real Madrid’i 3-2 ile yıktığımız o unutulmaz maç...
Neuchatel mucizesi vardı.
3-0 yenilgiyle sonuçlanan deplasmandan sonra bu iş artık bitti derken, Ali Sami Yen’de 5-0’lık bir galibiyetle Şampiyon Kulüpler’de bizi çeyrek finale yükselten Mustafa Hoca’nın aslanları, 3 golle hat-trick yapan Tanju’su, Prekazi’si, Cüneyt Tanman’ı vardı.
Galatasaray’ın ufkunu genişleten
Alman futbol adamı Derwall de bir başka âlemden el sallıyordu bize. Başkanlarımızdan
Alp Yalman ve elbette Başkan
Faruk Süren vardı, tarihimizin çok güzel bir sayfasını 1990’ların sonunda bize açan...
Hiç kuşkusuz Fatih Hoca’nın aslanları vardı. Dört yıl üstüste kazandığımız
şampiyonlukla, Avrupa’da
UEFA ve Süper Kupa’ya uzanan zafer yolunu Cim Bom’a açanların yeşil sahada bize yaşattıkları duygu fırtınalarının esintilerini hâlâ hissediyorduk.
Ve hiç kulağımızdan gitmiyordu:
Dört sene üstüste şampiyon olduk
Avrupa’nın kralı olduk
Gerçekleri tarih yazar
Tarihi de Galatasaray.
Ama içimde bir burukluk vardı salı gecesi.
Ali Sami Yen’i çok sevmiştim.
Ve bu mütevazı mabedimizin bende bıraktığı çok güzel hatıralara da sanki
veda ediyordum.
Bir mekan ancak oradaki yaşanmışlıklarla varolur, anlam kazanır.
Ali Sami Yen’de de çok şey yaşadık.
Şimdi buradan koparken benden de, kendi kişisel tarihimden de bir şeyler kopup gidiyordu. Onların yerine artık başka bir şey koymam mümkün değildi, bunu biliyordum.
Ayrıca Ali Sami Yen ruhu yalnız benim değil, sarı kırmızı renklere gönül vermiş herkesin ‘futbol çıtası’nı yükseltmişti. Avrupa’da kupalar kaldırmıştık çünkü.
Azına razı olmak...
İşte bu kolay değildi.
Biliyorum, futbol bu.
Hayat gibi o da inişli çıkışlı...
Son dönemde yaşamakta olduğumuz hayal kırıklıkları hiç kuşkusuz hepimizin içini acıtıyor.
Ama umutsuz yaşanmaz.
Taraftarlık yalnız iyi günler için değil, kötü günler için de vardır.
Dayanışma içinde olmak şart.
Bu açıdan, Adnan Başkan’ı ve bazı topçularımızı böyle bir gecede
protesto etmek hoş olmadı, Galatasaraylılığa yakışmadı. Dileriz, böylesi protestolar Cumartesi gecesi Aslantepe’de yaşanmaz.
Ali Sami Yen’in ruhunu Aslantepe’ye taşımak ve yaşatmak zorundayız.
İyi ki futbol var, iyi ki Cim Bom var!
Haydi Aslantepe’ye, Aslantepe’ye.
Çok daha güzel sayfalar açmaya hazırlanın Galatasarayımızın tarihinde...