Dün başlayan ve bir hafta devam edecek olan
Güney Sudan'daki
referandum dünyanın büyük güçleri tarafından dikkatle izleniyor.
Bu konuda elbette başı
Amerika çekiyor. Güney ile
Kuzey arasındaki barış sürecinin sonucu olan referandum noktasına ulaşılmasında en büyük rolü oynayan Amerika, bugün başkent Cuba'da (Juba) önemli bir
heyetle gelişmeleri izliyor. Özel Temsilci J.Scott Gration başkanlığındaki heyet Amerika'nın
bölgeyle ilgili taahhütlerinin bundan daha sonra da güçlü şekilde devam edeceği mesajını veriyor. 'Başkan Obama, Sudan'a şahsen çok önem veriyor; burada ne olup bittiğini günbegün izliyor; her gün brifing alıyor' diyor Gration, Amerika'nın Sudan hassasiyeti ile ilgili olarak.
Resmî
Amerikan heyetine ilaveten eski başkan adaylarından Demokrat Senatör
John Kerry de bir süredir Cuba'da benzer mesajı bölge liderliğine tekrar ediyor. '... Sudan'ın istikrarı hepimiz için, her gün biraz daha karmaşık, istikrarsız hale gelen dünyamız için son derece önemlidir.' diyerek Sudan'ın önemine dikkat çekiyor Kerry. Ayrıca,
Hollywood da ünlü
oyuncu George Clooney ile Güney'de kendini hissettiriyor. Çeşitli mesajlarıyla ortaya çıkmakta olan yeni devleti destekleyeceklerine vurgu yapıyor. Amerika, Güney'e yönelik bu ilgi ve dikkatinde şüphesiz yalnız değil; bir başka büyük güç de bugün olan biteni ve gelecekte ortaya çıkabilecek gelişmeleri yakından izliyor. Bu güç Sudan'da fiilen Amerika'dan ya da başkalarından daha fazla ve güçlü bir varlığa sahip olan Çin elbette.
Sudan ile yakın ilişkileri 1970'li yıllarda başlayan Çin, zaman içinde bu ilişkileri bugünkü çok kapsamlı, güçlü temellere oturtmayı başarmış bulunuyor. Özellikle de Sudan'ın petrol kaynakları, bunların çıkarılmaları ve işletilmeleri konularında Çin tek dış güç durumuna yükselmiş durumda bugün. Sudan hükümetinin 1994 yılında bu kaynakların geliştirilmesi için davet ettiği Çin, bugün Sudan petrol sanayiinde başat bir güç olarak faaliyet gösteriyor. Çin, Sudan petrol sanayiinin önde gelen iki büyük konsorsiyumunda güçlü bir paya sahip bulunuyor.
Kısaca CNPC (China National
Petroleum Corporation) diye bilinen Çin milli petrol şirketi bu konsorsiyumlardan Greater Nile Petroleum Operation Company'de (GNPOC) yüzde 40; Petrodar Operating Company'de (PDOC) ise yüzde 41 hisseye sahip. Ayrıca, Çin'in bir başka petrol şirketi olan Sinopec Petrodar da yüzde 6 hisseyi elinde bulunduruyor. Bu Çin petrol şirketleri Sudan'daki önemli petrol yataklarının birçoğunda büyük
arama,
sondaj ve çıkarma paylarına da sahipler. Bunların önemli kısmı da referandum yapılan
Güney Sudan'da bulunuyor. Petrol ilişkisinin yanı sıra Çin inşaat, madencilik ve ticaret alanlarında da Sudan'daki varlığını güçlendiriyor ve böylece iki
ülke arasındaki ticaret hacmi de gittikçe artıyor. Bugün Sudan'ın genelinde 25-30 bin arası Çinlinin çalışmakta olduğu söyleniyor. Ayrıca, çeşitli Çin yatırımlarının da artmakta olduğu ifade ediliyor. Kısacası Çin, Sudan'daki varlığını artırmaya ve güçlendirmeye kararlı görünüyor.
Ne var ki, Güney'in Kuzey'den hemen hemen kesin olan ayrılma kararının Çin'i bazı tereddütlere sevk ettiği, Sudan ile ilişkilerinde problemler çıkabileceği yönünde hesaplarını şimdiden yapmakta olduğu da bildiriliyor. İşte bu yüzden Çin, 6 ay sonra bağımsız bir devlet olarak ortaya çıkacak olan Güney Sudan ile ilişkilerini en az Kuzey kadar sıcak, yakın ve güçlü kılabilmek için çoktandır Güney ile adeta flört ediyor. Güney yönetimi de bunu memnuniyetle karşılıyor. Nitekim, Güney'in lideri Salva Kiir, Çin'i iki defa ziyaret ederek Çin'in jestlerine karşılık vermiş bulunuyor. Zaten Çin, kaçınılmazı görerek 2008 yılında Cuba'da
konsolosluk açmış bulunuyor. Buna ilaveten CNPC de Cuba'da ayrı bir
ofis açmayı planlıyor. Bu hamlelerle Çin, Güney Sudan'da da varlığını tesis etmeye, güçlendirmeye ve böylece menfaatlerini şimdiden garantiye almaya çalışıyor.
Bugünden görüldüğü kadarıyla yeni devlet ve yeni ülke üzerinde en çok Amerika ve Çin söz sahibi olmaya çalışıyorlar. Bu konuda elbette diğer aktörler de var. Biz de bu konuda geç kalmış falan sayılmayız doğrusu. Bölgeye başkonsolos atayan ve TİKA'yı da yakında faaliyete geçirmeyi planlayan
Türkiye de Güney Sudan'da varlığını bir şekilde hissettirecek elbette.Bu ve diğer gelişmelere bakıldığında Güney Sudan'ın yeni bir nüfuz kazanma mücadelesi alanı olarak ortaya çıkmakta olduğu kendiliğinden anlaşılıyor elbette. Biz de bu konuda uyanık ve dikkatli olmalıyız..