Akademik
Araştırmalar Dergisi 12 senedir neşir hayatında 47-48. sayılarına geldi.
İstanbul 2010
Avrupa Kültür Başkenti, İstanbul özel sayısı ise "Tarihte ve Günümüzde Medeniyet Şehri İstanbul" adıyla çıktı.
Fetih kentini elliye yakın akademisyen anlatıyor.
Derginin "Önsöz"ünü Başbakanımız Recep
Tayyip Erdoğan yazmış. İstanbul için "İstanbul şairin deyimiyle, 'lûtfu da hoş, kahrı da hoş' bir şehirdir. İstanbul, oraya gelen ve orada yaşayan herkes için, aynı anda hem gurbettir, hem vuslattır. İşte onun için, yaşanan dramlar, trajediler dahi, İstanbul tutkusunun içinde onulmaz bir aşka, kopması imkânsız bir tutkuya dönüşür. İstanbul aşkın her halidir."
196 sayfalık büyük ebatlı ciltte İstanbul'la ilgili enfes fotoğraflar var. Hattatlarımızdan yazılar, tuğralar, cilt kapakları, tezhip sanatı örnekleri, levhalar, hilyeler, kompozisyonlar, fermanlar...
Ebru örnekleri... Minyatürler.. Sedefler... Tesbihler mevcut... Diğer iki ciltten birinci cildinde hem Kültür Bakanı
Ertuğrul Günay'ın, hem İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Dr.
Kadir Topbaş'ın yazıları var.
Elliye yakın akademisyen içinde Fuat Sezgin, Halil İnalcık, İs
mail Kara,
Ekmeleddin İhsanoğlu, Mehmet İspirli, Semavî Eyice, Bekir Karlığa,
İskender Pala, Orhan
Okay,
Hilmi Yavuz, Ömer Çaka, M. Niyazi
Özdemir,
Mustafa Kara, Selim Aydüz gibi tanınmış pek çok kıymetli yazarlar var.
Prof. Dr. Fuat Sezgin dergideki "
İslam-
Bilim ve
Teknoloji Tarihine Bir Bakış" başlıklı yazısında
Müslümanların geliştirdikleri ilimleri Avrupalıların kopyaladıklarını anlattıktan sonra diyor ki: "Sunumuma tıp tarihçisi Heinrich Schippergers'in 1961 yılından çok veciz bir sözüyle son vereceğim: İslâm bilimlerinin Avrupa'ya taşınması 'Yüzlerce yıl çok güçlü etkilerde bulunan ve hâlâ da etkilerine devam eden' onsuz,
modern dünyanın kuruluşunu kavrayamayacağımız bir fenomendir."
Prof. Dr. İsmail Kara "Hilafet merkezi olarak İstanbul yahut şehir, din,
siyaset" başlıklı yazısının sonunu şöyle bağlıyor: "Sonra olan oldu,
Osmanlı Devleti'nin vârisi Müslüman Türklerin mütevazı sıralarında oturduğu ve hatimlerle, Buharî kıraatleriyle, dualarla açılan
Türkiye Büyük
Millet Meclisi tarafından hilafet
Lozan Antlaşması sonrasında ilga edildi, İstanbul da pâyitaht olmaktan çıkarıldı. Mîsâk-ı Millî'nin 4. maddesi ise orada, herkesin gözü önünde duruyor ve büyük yorumcularını bekliyor. Her zaman karşımıza çıkabilecek soruyu soralım: Gerçekten Mîsâk-ı Millî'nin 4. maddesine ne olmuştu? Geçici
cevap: "Bilenler söylemez, söyleyenler bilmez."
Prof. Dr. Semavî Eyice, "İstanbul'da Su Medeniyeti ve Başlıca Su Yapılarına Genel Bir Bakış" başlıklı yazısında "
Hayır işlerinin en başında gelen işlerden biri, insanlara su sağlamak olarak İslâmiyet'te kabul edilmiştir. Dolayısıyla da fetihten sonra yapılan ve bu yazımızda
özet olarak vermeye çalıştığımız çeşitli su tesisleri bu bilincin hepsi de
vakıf olarak koyduğu eserlerdir. Bu büyük tesislere yani su yolu, bent, başhavuz ve su kanalları gibi bu tesislerin dışında yapılan yüzlerce çeşme de hayrat bırakmak eğiliminin en başta gelen varlığıdır." diyor.
Genel Yayın Yönetmeni Dr. Ali
Bayram "Takdim" yazısında "Ülkemizde hızla artan üniversite sayısının yanında hem ulusal hem de uluslararası endekslerle taranan hakemli dergilere ihtiyaç vardır. İnsan ve
toplum bilimleri alanında 1999'dan beri yayımlanan Akademik Araştırmalar Dergisi bu ihtiyacı karşılamak üzere kurulan ve uluslararası endekslerce taranan, hakemli bir dergidir."
Bu güzel çalışmaların devamını bekler ve takdirlerimizi sunarız.
Not: E-Mail:
[email protected] Telefon : 0216 4611983