2011 tansiyonu yüksek bir yıl olacak.
Başka hiçbir şey yaşanmasa bile 2011 Haziran'ında tarihi bir
seçim var. Tarihi diyorum çünkü
AK Parti üçüncü kez
iktidarı istiyor.
Muhalefet 'bu kez iktidara ortak olmayı' çok arzuluyor. Siyaset dışı faktörler 'AK Parti'yi bu kez de zayıflatamazsak dönüşü olmayan bir yola gireriz. Bu yüzden son şansımız' düşüncesinde.
Tabii böyle bir düşünce olunca da 'her türlü etik olmayan hareketi' de beklemek lazım. Zulada bekleyen bombaların patlatılması, bahara doğru artan
terör ve buna bağlı şehir ayaklanmaları yaşanabilir.
Öcalan'ın 'Seçim öncesi ne koparırsam kârdır' diyerek ortamı gerecek açıklamalar yapması muhtemel.
Kayseri örneğinde olduğu gibi ne kadar yolsuzluk iddiası varsa doğru olsun olmasın piyasaya sürülecek.
Öte yandan sandığa doğru da
vaatler sıralanacak. BTP lideri
Haydar Baş gibi herkese 2 bin lira asgari
ücret, kadınlara 500 lira garanti
maaş veren de çıkacak
Kemal Kılıçdaroğlu gibi asgari ücret oranında
yoksulluk maaşı dağıtan da.
Sonuçta herkes her şeyi vaat edebilir. Halkı, seçmeni inandırabilen seçim akşamı ipi göğüsleyecek.
Fakat kesin olan bir şey var, muhalefetin işi hiç kolay değil. Çünkü AK Parti'nin bu seçimde de en büyük kozu yine Tayyip Erdoğan'ın kendisi olacak. Erdoğan'la yarışmak herkesin harcı değil.
Başbakan siyaseti çok iyi biliyor, en önemlisi de halkın nezdinde iktidar olmanın yıpratıcılığına rağmen hâlâ kredisi yüksek. Sevmeyeni de çok ama geniş kitleler üzerinde olumlu bir imajı var.
Böyle olunca da muhalefet seçimi kazanabilmek için vaatlerin de sınırları zorlayacak.
İlerleyen dönemlerde bunları ayrıca ele alacağız. Ancak
referandum sürecinde de çok sıklıkla gündeme gelen YÖK'ün kaldırılması yine öncelikli vaatler arasında olacak.
CHP lideri iktidara gelince ilk iş olarak YÖK'ü kaldıracağını söylüyor. Başbakan Erdoğan ise 'YÖK'ü kaldırmayacaklarını, revize edeceklerini' açıkladı. Hatta
2011 seçimleri sonrası için bir
kanun taslağı çalışması bile başladı. Yeni sistemde YÖK'ün adı dahi değişiyor. Ama tümden kalkması da söz konusu değil.
Dün YÖK Başkanı Yusuf
Ziya Özcan ile gündemdeki konuları konuştuk.
Daha önce defalarca YÖK'ün kaldırılmasını savunan yazılar yazan birisi olarak 'YÖK'ün neden kalkmadığını sorduğumda uzun ve detaylı bir açıklama yaptı.
Finalini de şöyle yaptı: "YÖK'ü kimse kaldıramaz. Kılıçdaroğlu da gelse yapacağı şey başka bir isimle yenisini kurmak olur. Çünkü üniversiteler arasında koordinasyonu sağlayacak bir yapıya ihtiyaç her zaman olacak. Tüm dünyada da böyle. Birçok ülkede Yüksek Öğrenim Bakanlıkları var. Bir üst mercii şart."
Özcan'ın uzun ve
teknik açıklamaları Başbakan Erdoğan'ı da ikna etmiş gözüküyor. Çünkü Erdoğan da YÖK'ü kaldırmak yerine revize etmekten bahsediyor.
Aslında Özcan'ın çok haklı olduğu bir konu var.
Bugüne kadarki temel yanlış YÖK'ün 'fazlaca siyasi tavır almasında.' Çünkü geçmiş dönemlerde bu kurul üniversiteler arası koordinasyonu, yüksek öğrenimi dizayn etmek yerine siyaseti dizayn etmeye çalıştığı için sorun çıktı.
İnanılmaz ama gerçek, üniversite
rektörlerinden gelen
fişleme dosyaları YÖK'ün arşivinde hayli yer tutuyor.
Özcan biraz da ODTÜ'lü olmanın etkisiyle olsa gerek '
yasak' kelimesini lügatinden çıkarmış.
Temel bir söylemi var, "YÖK,
özgürlüklerin önünü açan bir yer olmalı."
Bu kapsamda
İstanbul Üniversite'sindeki
arama tartışmalarını, yumurtalı eylemleri de 'esnek' bir modelle çözmeye çalışıyor. Önümüzdeki yıl İstanbul Üniversitesi'nin arama kararını kısıtlayacağını anlattı. Bu uygulamanın daha önce bazı öğrencilerin ya da öğrenci kılığındaki eylemcilerin kapıdaki güvenlik görevlilerini yaralamaları nedeniyle alındığını ama prensip olarak üniversitelerde bu tip uygulamalara karşı olduklarını ve ilk fırsatta 'zaruri haller hariç kimsenin aranmayacağı' bir düzenlemeye geçeceklerini anlattı.
Herkesin malumu olduğu üzere
rektör seçimleri ve atamaları hep tartışılır. Cumhurbaşkanı Gül gibi YÖK Başkanı Özcan da rektör atamaları konusuna karışmak istemiyor. Hazırladıkları taslakta rektör seçimlerinde YÖK devreden çıkacak. Artık her üniversite rektör seçimlerini kendi kurullarında yapacak.
Özcan'ın görev süresinin bitişine bir yıldan az zaman var. Fakat projesi çok. Yurtdışından öğrenci getirme, dünyaca ünlü Harvard,
Oxford gibi üniversitelerin İstanbul'da
kampüs açması, 30 yaş üstü herkesin dilediği üniversitede sınavsız okula gidebilmesi gibi birçok çalışmayı yürütüyor.
Yaptığı tüm projelerin temel bir noktası var: Özgürlük.
Hatta
iki dil tartışmaları yaşadığımız şu günlerde YÖK tarihi bir karar aldı ve Muş
Alparslan Üniversitesi'nde
Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümü kurulmasına onay verdi. Özcan'a göre bu tip yerlerin kurulmasında bir sakınca yok. Hatta çok önceden açılmalıydı bu tip enstitü ve kürsüler.
Kısacası, özgürlükçü bir yaklaşımla hareket ederseniz YÖK gibi antidemokratik bir kurumda bile iyi şeyler olabiliyormuş. Özcan en azından bunu ispatlamış oldu.