Hizmet hak değil görevdir, verilir ve alınır...


Mehmet Kamış Hizmet hak değil görevdir, verilir ve alınır... Bir görev düşünün 14 yıl boyunca sorgusuz sualsiz görev yapmışsınız. Kimse yaptıklarınızdan dolayı sizi bir kritiğe tutmamış, yaptıklarınız başarılı ya da başarısız diye bir ölçüden geçirilmeden çalışmışsınız. 14 yılın sonunda o kurumun mütevelli heyeti bir karar alıp hizmetlerinizden dolayı teşekkür ediyor ve sizi görevinizden ayırıyor. Meğer siz öyle bir görevdeymişsiniz ki sizin görevden alınmanız bir anda rejim krizine dönüşüyor. Meğer siz sorulmaz, sorgulanmaz, iyi ya da kötü yaptığı kritiğe tutulmaz rejimin ta kendisiymişsiniz. Gariptir en solcu gazete ve köşe yazarlarından en laik köşe yazarlarına kadar birçok kişi, Türkiye Diyanet Vakfı Kadın Faaliyetleri Müdürü Ayşe Sucu'nun görevinden alınmasından dolayı ateş püskürüyor. Dinle ilgili bir kurumda olanlar dinle arasına ciddi mesafeler koyanları niye bu kadar ilgilendirir, bu meseleye bu kadar niye kafa yorarlar anlamak zor... Yine de bu konuyu bir tarafa bırakalım. Şark'ta bir görevi o işi yürütenden ancak Azrail alabiliyor maalesef. Sadece Süleyman Demirel, Hüsamettin Cindoruk, Bülent Ecevit gibi isimlerin yıllarca iktidarlarını bırakmak istememelerinden bahsetmiyorum. Hiç gönül rızasıyla görevini bırakmış bir sendika başkanını, bir muhtarlar odası başkanını, bir siyasi parti genel başkanını hatırlıyor musunuz? Bırakın muhtarlar odasını, adam 20 yıl yayın yönetmenliği yapıyor, görevden alınması ya da yerine başka birisinin gelmesi rejim krizine dönüştürülüyor. Ayşe Sucu'yu hiç tanımam, nasıl bir dünya görüşü olduğundan, nasıl bir hayat anlayışıyla yaşadığından bugüne kadar da hiç haberim olmadı. Neredeyse ismini bile duymadık bugüne kadar. Onun için mesele Ayşe Sucu meselesi değil, 14 yıl bir görevde bulunmuş, iyi-kötü bir şeyler yapmış birisinin görevden alınabilmesi, o kişinin de bunu olgunlukla karşılayabilmesi meselesi. Görevi bir başkasına devredebilme, bunu hazmedebilme başarısı gösteremediğimiz için de kişisel hesaplar bir rejim krizine dönüştürülüyor. Demokrasi vazgeçilebilme, değişebilme rejimidir. Sandığa giden, oy kullanan, tercih yapan toplum, birilerini iktidara getirir sonra iktidara getirdiğinin yaptıklarına bakarak belirli bir zaman sonra bir daha değerlendirir, ona göre tercihler kullanır. Ya iktidarı devam ettirir ya da başka birilerini göreve getirir. Demokrasilerde devlet erkini kullanan hiç kimsenin ömür boyu iktidarı söz konusu değildir. Hal böyleyken bu ülkede birilerinin kendisine birtakım anlamlar yükleyerek ömrünün sonuna kadar hep aynı yerde kalacaklarını düşünmesi ne kadar da garip değil mi? Aslında bir tarafıyla son derece basit olan görevden alınma konusunu bir tehdide dönüştürmenin, 'olanları anlat' vs. gibi olaya rejimsel gizem katmanın kime ne yararı olabilir ki? Kastınız Ayşe Sucu üzerinden birilerini dövmek olabilir ama bari görevinde yıllanmış bir kişinin görevden alınması üzerinden yapmayın. Hatırlayın Süleyman Demirel başımızdan giderse rejim değişirdi. Hüsamettin Cindoruk'un rejimi korumak için görevinin başına dönmesi gerekirdi. Büyükanıt'ın Genelkurmay başkanı olması rejim için hayat memat meselesiydi. Mustafa Özbek'i görevinden almak isteyenler rejimi değiştirmek isteyenlerdi vs. vs. Demokrasilerde iktidar değişebilir bir şeydir ve devlet yönetimi asla kişilerle kaim değildir. Hasılı; hizmet bir hak değil, görevdir. Verilir ve alınır. Bu kadar basit! Paris Mezarlığı gibi dünyadaki bütün mezarlıklar kendini vazgeçilmez görenlerle doludur, öyle değil mi?
<< Önceki Haber Hizmet hak değil görevdir, verilir ve alınır... Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER