Kur'an'ın canlı tefsiri


1966 yılının ilk aylarından birinde hafif yağmurlu bir pazar günü Hisar Câmii'nde, bir vaaz veriliyordu. İzmir'e yeni bir vâiz gelmişti. Vazifesi Kestane Pazarı Câmii'nde idi ama nedense ilk konuşmasını orada yapıyordu. Bizim kaldığımız İmam-Hatip ve İlahiyatta Öğrenci Yetiştirme Derneği'nde de müdür olacaktı. Onun için merakla dinlemeye gitmiştim. Câminin içi doluydu, arka sıralarda bir yerde oturup dinlemeye başladım. İhsandan ve Kur'an'dan bahsediyordu. "İnsan ki," deyip, ruhunun ruhlar âleminden, hâfızasının Levh-i Mahfuz'dan birer nümûne olduğunu, cihanları içinde topladığını söylüyordu. Meselelerin mücerret bırakılmayacağını, misallendirileceğini, müşahhas hale getirileceğini, bunun için de örneklerin sahabelerden alınacağını söylüyordu. O Efendilerimizden de "Kur'an'ın canlı tefsirleri sahabeler" diye söz ediyordu. Böyle bir sözü ilk defa duyuyordum, bana çok tesir etti. O sözü hiç unutmadım... Evet, Kur'an'ı Kerim, "Muhakkak ki, Allah'tan gerçek mânâda, ancak âlimler haşyet duyar." ( Fâtır Sûresi, 35/28) buyuruyor. Bunun mânası, çok bilgi sahibi olan ulemâ değil; ilmiyle amel eden âlimlerdir. Sahabe efendilerimiz de işte bildikleriyle amel edip yaşayışlarıyla Kur'an'ı tefsir edenlerdir. Bunlar onun için çok tesirlidirler... Prof. Dr. Ali Köse Bey "Neden Müslüman oluyorlar?" başlıklı yazısında diyor ki: "...Bu İngiliz, İslâm'la 1955 yılında asker olarak gittiği Süveyş Kanalı'nda tanışmış. 'Bizim kışlada Mısırlı bir müstahdem vardı. Adı Abdullah'tı. Bir gün beni çok etkileyen bir olay oldu. Saatimi komodinin üzerinde unutmuştum. Geri geldiğimde saatimin yerinde yeller esiyordu. Bana tembihlenen 'Mısırlılara asla güvenme!' sözünü hatırladım. Biraz sonra Abdullah geldi. Odayı temizlerken saati görmüş ve çekmeceye koymuş. Saatimi çekmeceden çıkarıp bana verdi ve şöyle dedi: 'İslâm'da hem hırsızlık yapmak hem de hırsızlığa teşvik edecek şekilde kıymetli eşyalarını ortalığa koymak yasaktır.' Hırsız zannettiğim bu insan bana çok farklı bir ahlâk dersi vermişti.'(...) Üniversitedeki Müslüman arkadaşlarının aile yaşayışından, kadın-erkek ilişkisinde gözettikleri kurallardan etkilenerek Müslüman olan bir üniversite öğrencisiyle tanışmıştım Londra'da. İsmi Mark'tı. Evlilik dışı bir ilişkinin çocuğuydu Mark. Babası annesini terk etmişti. Hayatı acılarla doluydu. 'Benim annem-babam Müslüman olsaydı, bu kuralları gözetselerdi ben bu acıları yaşamayacaktım.' diyordu, içinden bir ses..."
<< Önceki Haber Kur'an'ın canlı tefsiri Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:  
ÖNE ÇIKAN HABERLER