İçinde yaşadığımız muharrem ayı, hicri senenin ilk ayı olmaya layık görülen
mübarek bir aydır. Ayrıca tarih boyunca peygamberlerle ilgili birçok kurtuluş mucizelerinin yaşanmasına da sebep oluşundan dolayı muharrem ayı, tüm dinlerde de kutsal ay olarak kabul edilmiştir?
Nitekim Hz. Adem'in tövbesinin kabulü, Hz. İbrahim'in Nemrut'un ateşinden kurtulması, Hz. Yakub'un gözleri açılıp oğlu Yusuf'a kavuşması, Hz. Eyyub'un hastalığından
şifa bulması, Hz. Musa'nın Kızıldeniz'den geçerek Firavun'un zulmünden kurtulması.. gibi nice kurtuluş mucizeleri bu ayda ve aşure gününde cereyan etmiştir. Nitekim Hz. Nuh'un gemisi de yine bu ayda tufan sularından kurtularak
Cudi Dağı'nda karaya oturmuştur. Bu kurtuluşun şükrü olması için geminin ambarında kalan tahılları karaya çıkarıp özel bir
tatlı yapan gemi sakinleri, böylece günümüze kadar gelen aşure tatlısını da başlatmış sayılmışlardır.
Bu tarihî olayı her yıl muharremde bir daha hatırlamak niyetiyle benzeri
tatlılar yapanlar, eş dost, konu komşu ile paylaşarak yeniden bir kaynaşma ve hediyeleşme vesilesi meydana getirmekteler. Böylece tarihte yaşanmış tufan hadisesi ve karaya çıkarak kurtuluş nimetinin şükrü, bir daha zihinlerde canlandırılarak şükretme mesajı da verilmektedir. Dinî bir mecburiyeti olmadığı halde aşure tatlısı bu özelliğinden dolayı asırlar boyu devam edip gelmektedir.
Ayrıca
Efendimiz (sas) Hazretleri Medine'yi teşriflerinde Yahudilerin aşure günü oruç tuttuklarını görünce, 'Bu ne orucudur?' diye sorması üzerine:
-
Allah Teala aşure gününde Hz. Musa ile
İsrail oğullarını Firavun'un zulmünden kurtarmıştır. Onun için
şükür orucu tutmaktayız, cevabını vermeleri üzerine Peygamberimiz, 'Ben Musa'ya sizden daha yakınım.' buyurarak onun tuttuğu orucu tutmuş, tutulmasını da emretmiştir. Ancak ertesi sene
Ramazan orucu farz kılınınca, insanları muhayyer bırakan Efendimiz, "İsteyen tutsun, isteyen de tutmasın, bize ait Ramazan orucumuz başladı." buyurmuştur.
Bu sebeple deniyor ki:
Aşure gününde oruç tutan sevap alır, tutmayan da günaha girmez. Ancak, aşure gününde oruç tutacak olanlar, önüne yahut da arkasına oruç ekleyerek iki ya da üç oruç tutsalar, öncekileri
taklit değil, kendi oruçlarını tatbik etmiş sayılarak daha sevaplısını yapmış olurlar.
Ne var ki, tarih boyunca mübarek bilinen bu muharrem ayı, hep böyle kurtuluş mucizelerine sahne olmakla kalmamış, daha sonraları aşure gününde can yakıp gönül sızlatan olaylara da makes olmuştur.
Hazreti Resulullah'ın aziz Ehl-i Beyti'nin yetmiş iki eşsiz mensubu da aşure gününde
Kerbela'da şehit edilmiştir. Bu olay da aşure gününü gönül yakıcı, vicdan sızlatıcı ıstırap günümüz haline dönüştürmüştür.
Bununla beraber,
İslam büyükleri tarihte yaşanmış Kerbela, Sıffın ve Cemel vak'aları gibi elem ve ızdırap verici olayları enine boyuna yeniden gündeme taşıyıp da zihinlerde bir kargaşa meydana getirmeyi uygun bulmamışlar, zalimlerin cezaya gittiğini, mazlumların da
şehitlik makamına uçtuğunu ifade ile adaletin yerini bulmuş olduğunu hatırlatmışlar, bize mazlumlar için dua edip şefaat dilemekten başka bir şey kalmamıştır, demişlerdir.
İlk müceddid Ömer bin Abdülaziz gibi büyük bir zat ise bu konuda hepimize ölçü olan sözünü şöyle söylemiştir:
-Allah bizim elimizi o kanlı olaylardan
temiz tuttu, biz de dilimizi temiz tutar, ileri geri konuşarak zihinleri karıştırmaktan uzak kalırız.
Yarın: Sahabeler arasındaki savaşı neden ayrıntılarıyla anlatmıyoruz?