Önce bir vurguyu tekrarlamak lazım. Zira karşımızda öylesine elastik bir organizma var ki, siz ne derseniz deyin, kendileri istediği biçimde algılıyorlar. En azından bu yazının içinde canlarını sıkan bir şey olursa, başka çarpıtmalardan sektirmesinler diye belirtiyorum.
Evet; polisin şiddet kullanması,
protesto eylemi yapanlara karşı
biber gazı, cop gibi asla tasvip edilmeyecek yöntemler ile protestoyu bastırması asla kabul edilemez. Bu bir.
İkincisi, her ne kadar niyetlerinin farklı olduğunu düşünsem de, herkesin derdini anlatabilme özgürlüğü olduğuna inanıyorum.
Buraya kadar anlaştık sanırım...
Gelelim madalyonun diğer yüzüne...
Kendilerine 'Kolektif' denen üniversiteli grubun asla ama asla tüm üniversiteli gençleri temsil ettiğini düşünmüyorum. Hatta üniversite gençliğinin yüzde 1'lik bir kısmı bile değil kanaatime göre. Dolayısıyla, 'Sizi üniversiteye sokmayız, konuşturmayız' türü külhanbeyivari yaklaşımların temelinde farklı bir anlayışın yattığına inanıyorum.
Esasen bu bahsini ettiğimiz zümre/kitle son
referandum öncesinde ortaya çıktı. Siyasi konumlanmaları gereği
CHP medyası hep anlayışla baktı bu oluşuma. Onların yaptığı şiddet içeren eylemler, 'protesto' olarak algılanırken, onlara gösterilen tepki '
linç' gibi lanse edilmeye çalışıldı.
Ferhat Kentel mi copladı bunları, yoksa
Roni Margulies mi biber gazı sıktı?
Kendileri biraz alınsa da, esasen 'malum medya'nın zımni bir desteğiyle her geçen gün daha da artırmaya başladılar cüretlerini.
Dedim ya, olayın yoğunluklu vuku bulması, bugüne ait bir mesele değil. Referandum sürecine kadar uzanıyor. Zaten kendilerinin bir medya kuruluşuna verdikleri röportajda aynen şöyle diyorlar: "Referandum döneminde 'Yetmez ama Evetçiler' bizi çok sinirlendirdi." Bunu şöyle okuyabiliriz: Yapılan bu eylemlerin nedeni, polisin gösterdiği orantısız güç kullanımı değil. O olay sadece koz verdi bu şiddetsever eylemcilerin eline ve arkasındaki medyaya.
Nasılsa aynı kapıya çıkıyordu yapılan eylemler ve yayınlar: AKP'yi yıpratma, inançlı insanları sindirme!
Kullandıkları dil ve argümanlar açısından, bir dönemin azgın egemenlerinin dilinden milim farkları yok bahsini ettiğim seküler cemaatin. Zihniyet sadece jenerasyon tazelemiş gibi duruyor karşımızda. Aynı şımarıklık, aynı 'kargadan başka kuş tanımam' körlüğü... Kendileri gibi olmayanların üniversitede okumaya da hakkı yok, hastanede
tedavi olmaya da, mümkün olsa
oksijen tüketmeye de. Siyaset yapıp
iktidar zaten olamazlar!
Bir sefer şu konuda mutabık kalalım: Yaptıkları eylem her ne kadar, 'parasız eğitim' gibi bir talep arkasına gizlense de,
özgürlük ve
demokrasi ile zerre kadar ilgisi yok bu zihniyetin. Başörtülü kızların yıllar sonra iade edilir gibi görünen eğitim hakkının karşısında aslanlar gibi duranlar, yine bunlardı.
Malum medya enteresan, 20 bin mevcutlu okuldaki 50 öğrencinin yaptığı eylemleri bir yandan kutsarken, diğer yandan sanki tüm üniversite gençliği böyle düşünüyormuş gibi vermeye bayılıyor. Nedeni belli lakin, aynı üslubu geride kalan bakiyenin de benimsemesi durumunda, başta üniversiteler olmak üzere, sokakların ne hale gelebileceğini pek hesaplamıyorlar sanırım.
Eric Hoffer, o şahane kitabı Kesin İnançlılar'da bu tür cemaatleri enfes tanımlıyor. Hele 'Uydur-İnan faktörü' diye bir bölüm var ki, dersiniz bu Kolektifçileri görüp yazmış.
Şahsen, şiddet içermeyen her türlü eyleme, protestoya sesimi çıkarmam. Demokratik toplumda bireyin hakkıdır bunlar. Ama kendilerine ayna tutulmasından da rahatsız olmamalı bu arkadaşlar ve yancıları. Misal, onların pek sevdiği isim koyma mantığından yola çıkarak bu oluşuma 'Y Tipi
Cemaat' dersem kimse alınmasın. Bilirsiniz; üyeleri, teorisyenleri, destekçileri, yardakçıları hep vardır bu tür oluşumların. Karşımızdaki yapı da böyle bir şey.
Herhangi bir
komplo teorisinin şehvetine kapılmadan söylenebilecekler bunlar. Yoksa bu hamur daha çok su götürür biliyorsunuz...