Kaç paşayı sürgüne gönderecektiniz?


Donanma'nın kalbinden yine darbe planları çıktı. İhbar yine içeridenmiş. "Aman çabuk gelin yoksa bütün bu belgeleri yok edecekler" diyormuş ihbarı yapan kişi. Kozmik odanın zemini yükseltilerek elde edilen gizli bölmeyi fark eden savcılar karoları söktürünce derin devletin yeni bir deposuyla karşılaşmışlar. Evet, kelimenin sadece mecaz anlamında değil, gerçek anlamında da "derin devlet"le yüz yüze gelmişler! Sıkıştıkça daha derinlere inen bir suç örgütü... Çuvallardan çıkan belgelerle ilgili ayrıntılı bilgi henüz açıklanmadı ama açıklandığı kadarıyla da yeteri kadar çarpıcı. Ele geçen belgeler arasında yeni bir darbe planı, darbe halinde tutuklanacak 160 kadar sivilin adı, çok sayıda subayla ilgili dinleme bantları, takip tutanakları, şantaj kasetleri ve bir de darbe yapılması halinde direnmesi beklenen komutanların sürgüne gönderilmesine ilişkin yazışmalar olduğu söyleniyor. Özellikle şu "sürgüne gidecekler" listesi çok ilginç. Okuyunca merak ettim; acaba cuntacılar kaç paşayı sürgüne göndermek zorunda kalacaktı? Ben bu sayının çok kabarık olduğuna inanıyorum. Düşünsenize, bütün bu olup bitenlerden sonra aklı başında kaç kişi bir darbede başarı şansı görür; kariyerini, geleceğini yakıp bu maceracılarla kader ortaklığı yapar? Zaten bütün o ses bantları, takipler, fişlemeler, seks tuzakları, komuta kademesindeki "muhtemel muhalifleri" etkisiz hale getirmek için biriktirilen bütün o şantaj malzemeleri, cuntacıların "içerideki direnişten" ne kadar endişeli olduğunu göstermiyor mu? Karambole getirip iktidara el koymayı becerdiler diyelim. O zaman da komuta kademesinin yarıdan çoğu sürgünde yaşayan bir ordu manzarası çıkabilirdi ortaya. Artık onlar da yurtdışında yeni bir ordu kurarlardı: Cuntaya Karşı Direniş Ordusu-CKDO! X x x Tabii ki bu işin şakaya gelir tarafı olmadığını biliyorum. Ciddiyete dönersek; ortaya çıkan yeni depo ve yeni planlar, derin devletin açığa çıkarılmasının ve temizlenmesinin, Ergenekon'un kökünün kazınmasının öyle kolay bir iş olmadığını, uzun bir süreç alacağını, suçluları bıkmadan usanmadan ayıklamaya ve yargılamaya devam etmemiz gerektiğini, ordu içindeki yurtsever ihbarcılara daha çok iş düştüğünü bir kez daha gözümüze sokuyor. Evet, epey yol alındığı inkâr edilemez. Ama karşımızda, 1960'tan bu yana kökleşmiş bir gelenek, kolay kolay iyileşemeyecek patolojik bir ruh hali var. Bu ruh hali, yenildiğini, zamanının dolduğunu, suları geri akıtmanın ve o eski "görkemli iktidar günlerine" geri dönmenin mümkün olmadığını kabullenemiyor. Bu yapı, "bir cephe yıkıldığında hemen onun arkasına yeni bir cephe kurulur" mantığıyla, her yenilgiden sonra çekildiği noktada yeni bir cephe kurmaya çalışarak ama asla pes etmeden cuntacı faaliyetlerini sürdürüyor. Demek ki rehavete kapılmak gibi bir lüksümüz yok. Derin devletin bütün gizli depoları deşifre edilip bütün menfur planlar açığa çıkarılmadan; toprak altındaki bütün silahlar gün ışığına çıkarılıp bütün kirli ilişkiler ortaya dökülmeden ve bütün suçlular yargı önüne çıkarılmadan huzura kavuşamayız. Daha geçenlerde yaşadığımız "üç generalin görevden alınması" tartışmalarını, yeni ortaya çıkan belgeler ve yeni darbe planları ışığında yeniden değerlendirmekte yarar var. Adı cuntaya karışmış komutanların terfi ettirilmeye çalışıldığı bir ortamda, hükümetin görevden alma yetkisini kullanmasına "sivil darbe" diyerek karşı çıkanlar, Donanma'nın kalbine yeni darbe planları gizleyenlere umut olduklarını anlasalar iyi olur.
<< Önceki Haber Kaç paşayı sürgüne gönderecektiniz? Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:  
ÖNE ÇIKAN HABERLER