İstikrara karşı, "öğrenci
protestosu" adı altında yeni bir cephe açılmış bulunuyor.
Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde,
AK Parti'den Burhan Kuzu'nun yumurtalı saldırıya uğraması,
CHP'den
Süheyl Batum'un konuşturulmaması bir işaret fişeği kabul edilebilir.
Bir kısım medya bu protestoların, ısrarla "öğrenci olayı" olduğunu anlatmaya çalışıyor. Aynı zihniyet, 12
Mart ve 12
Eylül darbeleri öncesinde de, perde arkasındaki derin yapıların varlığını gizlemiş, provokasyonları, kanlı eylemleri, "sağ-sol çatışması", "öğrenci olayları" olarak göstermişti.
Bugün Türkiye'de 3,5 milyon civarında üniversite öğrencisi var. Pekiyi, protestoların içinde görülen kaç öğrenci var? 300-400... Yani on binde bir... Süheyl Batum da buna
isyan etmedi mi? "On kişi 500 kişiyi susturuyor" demedi mi? O salonda, on kişinin
terörüne teslim olmuş, mahcup bir edayla suskun gerçek üniversite öğrencilerinin hâli, vicdanlara bir şey anlatmıyor muydu?
Zaman gazetesi, dün haberi tam bam telinden yakalamış. Eylemci öğrencilerden ikisinin portresini vermiş. Biri, geçtiğimiz yıl 6 Ekim'de meydana gelen IMF olayları, 26 Ocak'ta,
Beyoğlu Burger King'in işgal edilmesi, 1
Nisan 2010'da, Ankara'daki
Tekel eylemleri ve 21 Eylül 2010'da, Devrimci Karargâh terör örgütüne yönelik operasyonları protesto eylemlerinde yer almış. Diğer öğrencinin de IMF ve Devrimci Karargâh eylemlerinin yanı sıra,
İspanyol Kültür Merkezi'nin işgal edilmesi olayına karıştığı tespit edilmiş.
Bunlar öğrenci olayları mı? YÖK'le, öğrencilerin istekleriyle ne ilgisi var bunların? O zaman belli medyamız, neden ısrarla bir avuç profesyonel
eylemciyi, kamuoyuna "öğrenci" diye takdim etmekte ısrar ediyor? Bir haber bülteni bir objektiflik edasıyla, "Bütün dünyada olduğu gibi Türkiye'de de öğrenci olayları artarak devam ediyor." diye başlıyor. Haber toplantısını canlı yayınlayan haber kanalına bakıyorum. "
Öğrenciler şöyle haklı, şöyle istekleri var,
iktidar kulak vermeli, hepimiz hoşgörülü olmalıyız" estek, köstek...
Kardeşim hangi öğrenci? 300 kişiden bahsediyorsun. 3 milyonu ne diyor, bir de onu haber yapsana! Sonra, yumurta atmayı da bir eleştir. Bu
öfke, kin ile yumurta atma, kabalık, şiddet, hoşgörüsüzlük değil mi? Siyasal Bilgiler Fakültesi gibi bir yerde, iki anayasa profesörünün konuşturulmayışı için de iki laf söyle. Sokak kabadayısı gibi diklenen iki öğrenciyi de eleştir.
Üniversiteler, fikirlerin serbestçe tartışıldığı yerler değil mi? Fikre tahammül gösteremeyenlerin, siyasal öğrencisi olamayacaklarına dair de, insaf namına bir şey desenize...
Ama bu ülkede AK Parti düşmanlığı ile gözü dönenler, ne yapsalar, gençleri kışkırtamayacaklar. Göremedikleri, görmek istemedikleri şudur: Üniversite gençliğinin büyük çoğunluğu, geçmişten
ders alarak
okuma, öğrenme,
kariyer yapma, kendini yetiştirme peşindedir. Zaten, üniversite gençliğini, bugüne kadar, kendi hesapları için sokağa dökenlerin en büyük rahatsızlığı, geniş öğrenci kitlesinin taşıdığı olgunluk, şuur ve seviyedir.
Malum medyanın hedefi bellidir. AK Parti iktidarını hırpalamak için her olay istismar edilecek, elden gelen ne varsa yapılacaktır. Şayet hükümetin aleyhine ise, pire
deve yapılacaktır. Hükümetin lehine ise, deve pire yapılacaktır.
Önümüzde
seçim var. Bu seçim, daha öncekilerden farklı.
12 Eylül'deki
referandum, demokratikleşmeyi engellemek isteyenleri iyice sıkıntıya soktu. Vesayetin destekçileri medyada, yargıda, üniversitelerde, iş dünyasında, eski günleri mumla arıyorlar. Siyasî zeminde CHP en zor günlerini yaşıyor. Fırtına öncesi sessizlik, önümüzdeki hafta sonu bitecek. Statükonun perişanlık halini, kamuoyunun dikkatinden uzak tutmak için AK Parti aleyhine, durmadan malzeme derlenecektir.