İyi de benim güzel kardeşim, biz polis dayağını tartışmıyoruz ki...
Kılıçdaroğlu’nun kalemşorları söylenmesi gerekli her şeyi söyledi; “Jop demokrasisi” dedi, “Recep Bey düzeni” dedi, “Yaklaşan faşizmin ayak sesleri” dedi, “Bu vahşetin hesabı sorulmalıdır” dedi.
Her bir şey “fazlasıyla” söylendi...
Merak buyurmayın, ben de
söylüyorum...
Polisin göstericilere yönelik sert mukavemeti yanlış olmuştur.
Dolayısıyla, o nahoş görüntüyü ortaya çıkaranları kınıyorum.
Gösteri hakkı, demokratik bir haktır. İsteyen, zararsız tarafından yumurta atar. İsteyen poposunu gösterir. İsteyen slogan çığırır. İsteyen
pankart açar. İsteyen nümayiş yapar...
Bırakın
protesto etsinler.
Bırakın bağırıp çağırsınlar, kurtlarını döksünler.
Tabii, bütün bunların, “hukuk” çerçevesinde ve ötekinin hürriyetini kısıtlamadan, ötekinin “söz söyleme hakkını” ortadan kaldırmadan yapılması gerekiyor.
Türk edebiyatının yüz akı Adalet Ağaoğlu’na yumurta atmışlardı.
Osman Can’a küfürler yağdırmışlardı. Masaları devirmişlerdi. Görevlileri tartaklamışlardı. Polisin müdahalesini engelle
mişlerdi.
Nerden mi biliyorum?
Fakirin üzerine de bir sürahi su boca etmişlerdi, ordan biliyorum.
Suçumuz, referandumda “
evet” oyu kullanacağımızı açıklamış olmamızdı.
Şimdi gel de bunu protestoyla, “gösteri hakkı”yla, söz söyleme hürriyetiyle tevil et!
İki
sokak ötede, “hayır”cıların standı vardı ama hiçbirimiz orayı basmadık.
Kimseyi tartaklamadık.
Kimseye yumurta atmadık.
Kimsenin üzerine su dökmedik.
Rezalet çıkarmadık. Afiş yırtmadık. Eşşek şakası yapmadık.
Başbakan, Dolmabahçe’de
rektörlerle bir araya gelmiş... Bunu protesto etmek için Ankara’dan otobüslerle öğrenci yolluyorlar.
Böyle bir toplantı “protesto nedeni” midir?
Bir Başbakan rektörlerle toplantı yapamaz mı?
Esnaf odalarını ziyaret edemez mi? Sivil
toplum örgütleriyle
bir araya gelemez mi? Bürokratlarla aynı masaya oturamaz mı?
Hadi diyelim ki öğrenciler demokratik haklarını kullandılar ve mahut toplantıyı protesto ettiler.
Etsinler...
Peki, niçin sadece “
sivil siyaset erbabı” söz konusu olunca “protesto hakkı” akla geliyor?
Eski YÖK Başkanı
Genelkurmay karargâhından çıkmazdı. Kafasına göre kamusal alan tarifleri yapardı. “
Parlamento iktidarına karşı devlet iktidarını korumamız gerektiğini” söylerdi. Asayiş konularına girerdi.
Ortada öğrenci filan göremezdik...
Elan “
Ergenekon sanığı” bulunan bir
general, arada sırada rektörleri toplayıp nutuk atar, “akıllar fikirler” verirdi.
Ortada öğrenci filan göremezdik...
Rezalet uygulamalarıyla dillere destan Rektör, “Amacımız eğitim değil, kamu düzenini sağlamaktır” şeklinde vecizeler yumurtlar, “
Üniversite olarak emir ve görüşlerinize hazırız Paşam” cümlesini ağzından düşürmezdi.
Ortada öğrenci filan göremezdik...
Tamam, polisi kınayalım, orantısız güç kullandığı için eleştirelim de, oturduğu yerden “jop demokrasisi” diye atıp tutan bir Allah’ın Kılıçdaroğlucusu da çıksın, anasının karnından “protesto hakkı”yla doğmuş öğrencilerin hafızasızlığına ve “zamanlama sorununa” dikkat çeksin...