Dinî açıdan bakıldığında evlenecek olan adayların
İslam dininin öngördüğü temel iman esaslarında buluşmaları şarttır. Zira temel iman esaslarını kabul ile inkâr arasında fark vardır ve bu fark, verilecek hükmün mahiyetine sirayet edecektir.
Alevî ile Sünnî evlenebilir mi?
Zengin bir erkeğin fakir bir kızla evliliği uygun mudur? Bir Türk genci,
Müslüman olmuş bir
Alman bayanla evlense mutlu olabilirler mi? Doğu kültür ortamında yetişmiş bir kız, doğma
büyüme Egeli bir erkekle evlense,
aile içinde kültürel uyumsuzluk yaşarlar mı? Yüksek tahsil mezunu bir bayanın, ilkokul mezunu esnaf bir tüccarla evlilik yapmasına ne dersiniz?
Bu sorular içtimai hayatımızın dünden bugüne ayrılmaz parçası olan ve yaşanan gerçekleridir. Aynı istikamette başka başka özellikleri ilave ederek mevcut soruları çoğaltabiliriz. Pekala, bu soruların cevabı nedir? Bir tek doğru cevabı yok bu soruların. Olması da mümkün değil. Çünkü tıptaki "
hastalık yoktur, hasta vardır" prensibi burada da geçerlidir. Her insan ayrı bir âlemdir ve benzerlerinden apayrı olan o âleme bakarak
cevap vermek gerekir. Nice zengin erkek-fakir kız evliliklerinde mutlu olanlar olduğu gibi, mutsuz olanlar da vardır. Yabancı bir kültüre mensup insanların evliliklerinde kültürel uyumsuzluklar olduğu gibi, olmayanları da vardır. Eşler arasında eğitim dengesizliğinin müsbet neticeler
doğurması söz konusu olabileceği gibi, boşanmaya kadar uzanan menfi neticeler doğurması da söz konusudur. Hasılı; her bir evlilik vak'ası
teker teker ele alınmak zorundadır; çünkü son tahlilde sözünü ettiğimiz insandır ve her insan ayrı bir âlemdir.
Yaşadığımız gerçekler bu sorularla sınırlı değil; bir de dinî veçhesi ağırlıklı olan başka gerçekler var. Mesela; Sünnî birisi, Şia mezhebine mensup birisi ile evlenebilir mi? Müslüman'ın
Budist birisi ile evliliği caiz mi?
Din perspektifinden belki de teker teker cevaplanması gereken bu ve benzeri sorulara
gazete makalesinde ancak genel bir bakış açısı sunabilirim. O da şu: Müslüman hukukçular bu meseleyi daimi ve geçici
evlenme engeli başlığı altında incelemişlerdir. Bir insanın kendi usul ve füruu ile evliliği daimi evlilik engelidir. Yani erkeğin annesi, ninesi, kızı ve torunu ile evliliği; bayanın
baba,
dede, amca, dayı, erkek kardeşi, oğlu, torunu usul ve füruya verilebilecek örneklerdir.
Geçici evlilik engeline gelince; din ayrılığı, boşanmış olma, boşanma adına tanınan sınırın bütünüyle aşılması, bayanın
ölüm veya boşanmadan kaynaklanan iddet müddeti içinde olması gibi engeller geçicidir. Çünkü bunların bazıları irade ile bazıları da zamana bağlı olarak izalesi mümkün olan hususlardır. Şimdi Sünnî'nin Alevî birisiyle evliliği, eğer kültürel bağlamda soruluyorsa, bunun cevabını taraflar kendileri verecek. Birbirlerini evlilik kurumunun tesisi için şart olan bir seviyede tanımaları, etrafta var olan benzer evliliklerdeki mutluluk ve uyum oranı, karşılıklı
anlaşma, sevgi, saygı, ailelerin rızası vb. şeyler bu kararda rol oynayacak.
Dinî açıdan soruluyorsa; bunun cevabı da Sünnîlik ve Alevîliğe getirilen
tarif ile doğru orantılıdır. Her Sünnî olan dört başı mamur Müslüman demek değildir. Bugün Sünnî anne-babadan doğduğu ve Sünnî bir kültür içinde büyüdüğü için Sünnî addedilen, ama din ile irtibatı '
pamuk ipliğiyle' tabiriyle dahi izah edilemeyecek ölçüde zayıf olanlar vardır. Hatta bütünüyle dini inkâr eden adı Sünnî ama dinî terminolojideki ifadesiyle "kâfir" kişiler de vardır.
Alevîliğe gelince; tıpkı Sünnîlerde olduğu gibi Alevî'yim deyip aslında dini bütün bütün inkâr eden kişilerin olabileceği hatırdan dûr edilmemelidir.
Sonuç olarak, dinî açıdan bakıldığında evlenecek olan adayların İslam dininin öngördüğü temel iman esaslarında buluşmaları şarttır. Zira temel iman esaslarını kabul ile inkâr arasında fark vardır ve bu fark, verilecek hükmün mahiyetine sirayet edecektir. Şöyle bağlayabilirim: 'Evlenecek adayların şahsî özellikleri daimi veya geçici evlilik engelleri içinde nerede yer alıyor?' sorusunun cevabı, yukarıda bahsi geçen soruların da cevabıdır.