Ergenekon sanığı Mehmet
Haberal'a yönelik "Taburcu edilmesinde sakınca yoktur"
raporunun
mahkemeye ulaştırılmamasıyla ilgili adli bir
soruşturma yürütülüyor.
Fevkalade isabetli ve zorunlu bir adli soruşturma.
Neden zorunlu?
Haberal'ın sağlık durumunun iyi olduğuna ilişkin tıbbi rapor, mahkemeye bilinçli olarak ulaştırılmadıysa veya bu konuda
ihmali olanlar varsa ortada bir suç var demektir.
Savcılar ise sadece suçu değil "suç işlendiği izlenimini veren" her olguyu ve ihbarı direkt olarak soruşturmak zorundadırlar. Soruşturmazlarsa 'görevi ihmal' suçu işlemiş olurlar.
Ama nedense savcıların görevlerini yapması ve adli mekanizmayı işletmesi birilerine batıyor.
Ergenekon mahfillerinin Kardiyoloji Enstitüsü'nde unsurları olup olmadığının araştırılmasından tedirgin oluyorlar.
Gerçeklerin ortaya çıkması yolunda atılan en
küçük adım bazı çevreleri rahatsız ediyor.
Haberal'ın avukatlarını da rahatsız etmiş.
Kılıçdaroğlu da oldukça rahatsız olmuş ki Kardiyoloji Enstitüsü'nde yapılan '
arama ve elkoyma' işlemlerini "
baskın" olarak niteliyor ve ateş püskürüyor.
Baskın tabirini Ergenekon dalgaları sırasında da çok duymuştuk.
"Baskın" kelimesi genellikle hukuksuz, illegal eylemleri çağrıştırır. Baskını eşkıya yapar.
Hâlbuki ceza yargılamasında ve adli soruşturmada "baskın" diye bir tabir yoktur.
Hâkim kararıyla yapılan yakalama, arama ve elkoyma olguları vardır.
Peki, mahkeme kararıyla yapılan işlemler neden 'baskın' olsun?
Yıllardır yapılagelen ceza yargılaması işlemleri ve tedbirleri, 'yüksek ve
kilit statülü seçkinler'e uygulandığında yaygarayı basıyorlar.
Arama ve elkoyma için savcı emriyle veya mahkeme kararıyla gelen polis ekibi eşkıya tayfası mı?
CHP'ye göre öyle.
CHP'li Mustafa
Özyürek 2008 yılında Ergenekon savcılarına 'eşkıya' diyerek alenen
hakaret etmişti.
Özyürek, NTV televizyonunda katıldığı
telefon bağlantısında spikerin 'Operasyonun şu anda hâlihazırda görevde olan komutanlara sıçrayabilir mi?' şeklindeki sorusuna, 'İsmet İnönü'nün dediği gibi eşkıyanın ne yapacağı belli olmaz.' demişti.
Bildiğim kadarıyla eşkıya mahkeme kararıyla hareket etmez.
Kılıçdaroğlu'nun hâlâ aynı noktada hatta daha geride olduğu görülüyor.
Ergenekon
tutuklu sanıkları
Tuncay Özkan,
Mehmet Haberal ve Mustafa Balbay'ı önümüzdeki seçimlerde kontenjan
milletvekili adayı olarak gösterme sinyali vermesi çok önemli bir gösterge.
CHP'nin ileriye değil tam gaz geriye doğru gittiğinin göstergesi.
Kürtler'in hassasiyetlerinin CHP'nin umurunda olmadığının alameti.
CHP sola değil geriye doğru kayıyor.
***
Haberal'ın avukatları, "Haberal'ın
taburcu edilmesinde sakınca yoktur" raporuna 'geçersiz' diyerek şaşırtmaya devam ediyorlar.
Hâlbuki geçerli ve şaibesiz olan tek rapor budur.
Adli yargılamada kurul raporu varken tek tabip raporuna itibar edilmez.
5 hekimin imzaladığı kurul raporu varken, şaibeye oldukça açık tek tabip raporu mahkeme kararlarına esas alınamaz.
Ama
Yargıtay 4.
Hukuk Dairesi ve Hukuk Genel
Kurulu, Haberal'ın tutukluluğuna karar veren 9 hâkimi tazminata mahkûm ederken tek tabip raporunu esas aldı diyeceksiniz.
Tuhaflık burada ya zaten.
İşte 5 hekim imzası bulunan Haberal raporu, hâkimleri tazminata mahkûm eden Yargıtay'ın hukuksuz kararının gerekçesini ortadan kaldırmış olacak.
Haberal'ın taburcu edilmesini karara bağlayan 5 imzalı
sağlık raporu, aynı zamanda hâkimlerin mahkûm edildiği
tazminat davası için 'yargılamanın yenilenmesi' sebebi teşkil ediyor.
Çünkü Yargıtay, hâkimleri hukuksuz ve kanunsuz bir şekilde tazminata mahkûm ederken dosyada bu rapor yoktu.
Çünkü karara birebir etkili olan bir
belge sonradan ortaya çıkıyor.
Yargıtay'ın kanunsuzluğunun kurbanı olup tazminata mahkûm olan hâkimler, içine düştüğü hukuksuzluktan kurtulabilmesi için Yargıtay'a bir fırsat versinler.
Yargılamanın yenilenmesini istesinler.
Bakarsınız Yargıtay hukuka riayet eder belli mi olur?